18 Ekim 2013 Cuma

belki hepsi bir rüya...

Annemle babamın en büyük sorunlarından biri, annemin sorunları yakın(!) arkadaşlarıyla paylaşması ve sonrasında bunun babamın kulağına gitmeseydi. Sonra bir bağrışma başlar ki,bitmek bilmezdi. Aslında işteş falan diildi bu eylem, sadece tek bir taraf bağırırdı. Annem ısrarla o yakın gördüklerinin laf taşımasını kabullenemez, babam da x ya da y fark etmez kimden duyduysam duydum, asıl sorun senin anlatman derdi. Yıllarca babamın haklılığını göremedim. Bana göre de asıl suçlu onlardı. Annemin güvenerek sorunlarını paylaştığı o teyzelerdi tek suçlular. Neden anlatıyolardı ki. Onlar anlatmasa tartışma çıkmayacaktı.
Oysa yaşadıklarımdan sonra anladım ki, bu kolay olan. Suçu bastırma yöntemlerinden en kolay olanı. Eğer Annem o sorunları birilerine anlatmasaydı, en yakınlarının anlatacak bişileri olmazdı ki.
Zihin tam da böyle bişi. Bugün yaşadığım bir olay yıllar önceki bu tartışmayı getirdi aklıma. Az önce suçlandım, 3 aydır sessiz kalmakla suçlandım. Yani asıl sorun, gerçekten benim varolan bir sorunu paylaşmayı ertelemem mi, yoksa o sorunun varolması mı. Gerçekten bilemedim!
Savunma mekanizması.. Ona dair yazılabilecek o kadar çok şey var ki. Biraz az olduğunda, hayatta pasif kalırken, fazla olduğunda da her şeyi ben bilirim edasındaki , kaf dağını ben yarattım egosundaki insan kadar aktif oluyorsun..Ya da sadece aktif görüyorsun kendini. Asıl çıkmazın tam burda başladığını göremiyorsun. Çünkü sen mükemmelsin. Çünkü sen hiç hata yapmazsın. Çünkü sen sinirlenmiyorsundur, sinirlendiriliyorsundur. Tüm insanlar işi gücü bırakıp seninle uğraşıyorlardır çünkü. Sen masumsundur canım a aa.
Yıllarca, tüm yaşananlara bu perspektiften yorumlar getirdim ben.Yani sadece kendi açımdan.. Utanıyorum ama bu böyleydi. Ben tam bişileri aşmaya çalışırken,şimdi etrafımdakilerin aynısını yaptığını görünce dayanamıyorum. Bir dur diyesim geliyor bu gidişata. İnsanlara mükemmel olmadıklarını pat pat söyleyesim geliyor. Ama yapamıyorum.
Tipik bir M.Y. samimiyetsizliği..
Ama şimdi belki hiç okuyamayacağın bu yazıda itiraf ediyorum ki ; saçın gerçekten kötüydü :)
Freud'un  kuramında kullandığı , id kavramını ilk duyduğumda lise öğrencisiydim.İnsanın önüne geçemediği,durduramadığı yanı. Mesela sen bişeyi yapmak istiyosun , atıyorum yağmurlu havada sen böyle en güzel kıyafetlerini giymişken, yanından tüm hızı ve düşüncesizliğiyle geçip kıyafetini inanılmaz kirleten o arabalıya ağız dolusu küfretmek istiyorsun. Yapamıyorsun. Çünkü ayıp. Çünkü sen alışık değilsin ki küfretmeye. Etmiyorsun, ama içindeki o küfretme, bir başka tabirle ufak çaplı şiddet eğilimi havaya mı uçuyor. Hayır. Hoooop bilinçaltına.
Sonra bir şekilde, bir rüyayla içindeki o kötü enerjiyi atıyorsun. Bu örneğin,bugün sağanak yağış altında yaşadıklarımla ilgisi olduğunu düşünüyorsanız,inanın çok haklısınız :)
Bastırılmış duygularım var benim. O yüzdendir çok rüya görüşüm. Neden çok amaçsız olduklarına henüz bir açıklama getiremedim. Acaba kararsız kişiliğim rüyalarımı da  mı etkisi altına aldı da hangisini göreceğimi bilemediğimden mi böyle karmaşık rüyalar görüyorum.. Yooo hayır. Onuları kirletmesine izin vermeyeceğim. Bari orda kararlı olayım. Hem rüyalarım amaçsız da olsalar, ben seviyorum ki onları..
İşte benim en büyük sorunum, ruhuma işleyen birilerine kötü hissettirmeme duygusundan sıyrılamamam. 
Ben kimsenin duymayacağı küfürlerimi içimden sıraladım.ama o da benim en sevdiğim pantolonumu kirletti. Hak etti. Pis adam! Rüyamda döveceğim seni. Al sana, al sana yapacağım sezercik filmindeki gibi. Sonra "vuyuydum ama ayağım kiyleniy" deyip subliminal mesaj vereceğim.
Ben ve yenmeye çalıştığım savunma mekanizmam.. 
Kişilik ya da davranışlar, karşındakinin yaptığına göre şekilleniyorsa bu sen olmuyorsun ki. Onun tepkilerine göre reaksiyon veren, bunun tepkilerine göre yaşayan, şunun tepkilerini de unutmayan biri haline geliyorsun. Elbette, etkiye tepkiyi reddetmiyorum. Keşke olmasa ama, insanoğlu, nefis,o, bu, şu. Sonu gelmez bir olay bu. Ama özellikle ikili ilişkilerde, olmamalı. 
Öyle ilişki mi olur be.
Ben böyle düşünürken, bunu  tüm benliğimle hissedip hayatıma da yaymaya çalışırken karşımdakilerden bunu göremiyorum ya gerçekten üzülüyorum. 
Mutsuzum.. 
Hiç olmadığım kadar yalnız, hiç olmadığım kadar savunmasızım. 
Acaba yanlış mı yapıyorum ? Günümüzde böyle olmalı diyip, her şeyi çağa uyarlayan tipler haklı mı sahiden ?Böyle savunma mekanizması tavan yapmış, hatasını kabul etmeyen o tiplerden mi olmalı yani ?
Hadi canım ben de! İyi saçmaladım, elbette olmamalı. 
Kendimle çelişmeden, http://www.youtube.com/watch?v=3Tt65SdtKeQ  dinleyerek uyuyacağım. Benliğime doğru ufak bir yolculuk için..Rüyalar diyorum, iyi ki varlar!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder