20 Aralık 2013 Cuma

The Four Seasons

Bazen çok konuşuyorum..Çünkü inanmak istemiyorum tüm bu olanlara, kendi bayat cümlelerimle ağrıyor başım...Bazen de hiç varolmayan cümlelerimle içselleştiriyorum hayatı..Düzenli periyotlarla sorguluyorum yaptıklarımı ve yapmak istediklerimi.
Sonra zaman geçiyor, bir hayalin peşinden sürüklenip gittiğimi fark ediyorum. Sırf hayal ettiğim o an için yaşıyorum  hatta. Düşüncesi bile içimde bir yerlerde kelebekler uçurmaya yeterken, benliğimi şefkatle saran bu sevinç,bir endişeyle gölgeleniyor. Sanki bir felaket beni takip ediyormuşcasına ürperiyorum.
Nitekim öyle de oluyor. Artık hayallerimde bile kendim olamıyorum çünkü mutluluğum hep aynı kişi tarafından baltalanıyor. Kendi mutluluğu için, etrafındakileri umarsızca kıran birinden beni düşünmesini beklemiyorum elbette artık.. Bilmiyor o  "mutlu olmak için mutlu etmenin yeteceğini",çünkü o ve onun gibiler müziğe kulak vermeyen popüler kültürün esiri olmuş zavallılar..
Oysa müziğin sakin ve güvenli kollarına kendini bıraktığında, tüm kötü düşüncelerinden, bencilliğinden sıyrılıp kendi düşler alemine dalarsın.
Rengarenk çiçeklerle dolu bir sokağın köşebaşında fransız kesim sandalyerden birinde kahvemi yudumlarken hayal ediyorum kendimi. Yanımda kimse olmadan, bir başıma saatlerce oturuyorum oracıkta.Az sonra burnuma pasta kokuları geliyor. O koku öyle başka ki, yediğimde aynı lezzeti alamayacağımı biliyorum. Çünkü  hayatın tüm alanlarında geçerli bir olay var : beklentin yükselince aldığın verim minumum oluyor
Derken, müzik bitiyor ve  tüm bunların hayal olduğunı fark ediyorum. Modern zaman cafelerinden birinde, nargilemi içerken buluyorum kendimi. Leş gibi bira kokularının arasında ne işim olduğunu sorgularken,dumanlara boğuyorum kendimi. Sanki her bir nefes beni gerçeklerden uzaklaştırıyormuş yanılsamasına kapılıyorum yaprakları dökük savunmasız dalları izlerken. Güneşin o güzel kızıl ışıklarını yansıttığı bir manzara hayal ediyorum güneşin çıplak toprağa tüm sıradanlığıyla yansımasını görmemle yine uzaklaşıyorum hayalden.  İşte tam o noktada hayatın mevsimsel geçişlerden hiçbir farkı olmadığını görüyorum. Duygularınla yaşıyorsan hayatı dolu dizgin, muhtemelen dört mevsimi de görüyorsun.
Ama eğer mantığınla yaşıyorsan, üzgünüm yalnızca iki mevsimi görmeye mahkumsun ki onlar ilkbahar ve sonbahar oluyor.
 Hep söylediğim gibi, mantıksal çerçevede asla canın yanmaz.İlkbaharın yaydığı kalp kıpırtısı gibi tatlı ama eksik, sonbaharın hüznü gibi geçici bir dünyan olur.. Ama mutlulukta da asla doruklara ulaşamazsın. Tercih senin tabi.
Ben baharları çok severim, ama sadece bahar derseniz ben yokum. Ekim de bahar Nisan da. Eylül de bahar Martta. Ekimleri hiç sevmem.Mutsuz hissettiğimde muhtemelen Ekimdir. Ve sen eğer Ekimi seviyorsan biz birbirimizden çok uzağız demektir.
Nisan ve Eylülün diğer tüm aylardan nasıl başka olduğunu fark ediyorsan, ve Ağustosu bu ayların içine almıyorsan doğum günümü unutmuşsun demektir. Ağustos da bir başka güzeldir hani :)
Güneşin alevlendirdiği Temmuz yerine, karın kalbimiz kadar beyaz sayfa açtığı Şubatları seviyorsan  benim gibi mandalinayı da seviyorsundur. ("oku adam ol baban gibi eşşek olma " noktalama işaretsizliğinde bir cümle oldu )
Demem o ki, hayatı yaşamaktan kaçmamak lazım. İyisiyle kötüsüyle sıcağıyla soğuğuyla iliklerine kadar yaşayacaksın ki, geriye dönüp baktığında yap(a)madıklarının pişmalığında boğulmayasın.
Mevsim demişken, mevsimlerden sonbahardayım diye bir şarkı vardı yaşıtlarım bilirler. Çocukken ne anlıyormuşuz da seviyormuşuz öyle şarkıları bilmiyorum ama benim için hala çok özeldir.
Yine mevsim demişken, hayatının baharında betimlemesini de hiç anlamam. Nedir yani o bahar ? Mazallah Mart ya da Ekim baharıysa ? Umarım Eylül baharı kastediliyordur.
Eylül gibi baharı tam olarak tasvirleyen başka bir ay daha yoktur sanırım. Ne tatlı, ne başka, ne olması gerektiği kıvamda bir aysın sen Eylülcüğüm. Ve ben seni bu kadar çok seviyorken,kızım olursa adını Eylül koymam çok olası.
Mevsimsel insan analizi yaptığıma göre, eğer uslu çocuklar olursanız birgün şehirsel insan analizimi de görebilirsiniz.
Dört mevsimi de yaşayabilmek dileğiyle,dinleyiniz : http://www.youtube.com/watch?v=KOpaI-wmN7w

                                                                                                           

                                                                                                                           










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder