15 Şubat 2014 Cumartesi

Keopsum keopssun keops

Sözcüklerle ifade edildiğinde anlamını yitirecek hisler vardır. Anlaşılması için bir ton çaba sarfedilen, ve sonra her geçen saniyeyle anlamını ve değerini yitiren hisler.
Anlamak bir mesele anlatmak bin.
Böyle nar taneleri gibi binbir güçlükle çıkarıp tek hamlede yediğin.Söylenmeyen her sözcük, o köşeye sıkışıp çıkaramadığın nar tanesi gibi değerli. Bu da çıkmayıversin kadar değersiz.
Peki ya sözcükler karşılıklı iletişimi sağlayan bir araçsa, ve sevgiye giden yol konuşmaksa, sevgi karşılıklı bir alışveriş olmuyor mu ? Hayır olmuyor, sanılanın aksine sevgi karşılıklı olan birşey değildir. Bazen sadece, birini nasıl bu kadar sevebildiğini anlamlandırmaya çalışırken, bazen birinin seni bu denli sevişini izlemektir. Belki son bellidir içinde. Belki sadece ortaya çıkması için zaman gereklidir biraz. Belki de, ortaya çıktığına inandığın son,son değildir. Belki hikayeler aynı, adamlar ve kadınlar farklıdır. Belki adamlar ve kadınlar aynı, hikayeler farklı. Asıl meseleyse hikayenin neresinde yer aldığını fark etmektir.
Sözcükler, bulundukları cümlelerin nüansını değiştiriyor diye düşünülse de karşı tarafta oluşturduğu etki hiç de öyle olmayabilir. Bir sözcüğe tek başına bir anlam yüklemekse, ona yapılabilecek en büyük haksızlıktır.  Bir sözcüğü , bir hissi veyahut bir olayı tek bir anlamda kavramak ve bu kavrayıştan emin olmak kadar büyük bir yanılgı daha var mıdır acaba hayatta ? Sözcüğün bütününü, cümlenin nüans, ima ve nüktelerini ,bir hissin genelini, bir insanın tüm yönlerini algılayamamak dışında.
Ve tüm bu gerçeklerin gerisinde kalanlar için ütopyalar güzel başlar. Başrol olduklarına inandıkları uzun cümleleri ,hikayeleri ve onlar..Onlar ve hiç değer vermedikleri yan roller. Yan rol olduklarını fark ettiklerindeyse, hikayeyi bir grilik kaplar. Kimlik karmaşasıyla çıkan saldırıda bir ölü bir yaralı vardır. Hayali başrol ölmüş,gerçekteki yan rolün egosuysa ağır yaralı bir şekilde hastaneye kaldırılmıştır.Böylece güzel başlayan bir ütopya da hüzünlü sonla,hayal kırıklıklarıyla yiter gider.Hikayeyi devam ettirmek için süslü cümlelere, eşsiz betimlemelere ihtiyaç vardır artık. Sayfalar dolusu sözcüğe..
Geriye okumak kalır sona geldiğinde başını anlamak umuduyla okumak..Nere baş nere son bilmeden okumak..
Piramitler gibi böyle. Sıfır teknolojiyle, taa geçmişten gelen o sırlarla dolu inşaanın sırrı bulduğunda başlangıç noktasına dönüp kıyametin kopacağına inanmak gibi. 
Ve nihayet içindeki kıyamet koptuğunda başlangıç noktasına ulaşmak gibi.. Aynı zamanda sona. 
Sırları çözmek için çıktığın yolun sonu, hayatının başıdır. Çünkü insan sadece ölüm ve doğumda masumdur. Son ve başta. Bu yüzdendir gelişme kısmına değer verilmeyişi. Etkili bir giriş geri kalan hakkında merak uyandırırken, etkili bir son, hayat kurtarır. Etkili biri son her şeydir. Geçmişe doğru yürür lehine lehine.
İşte bu yüzden, hayatınızla ilgili bir sırrı çözmek istiyorsanız, başlangıç noktasına gidin. Ama dikkat edin, sırrın çözüldüğü an, küçük kıyametinizin habercisi olabilir. 
Sözcüklerin somutlaştığı anın, hislerin sonu olduğu; müziğin başladığı anınsa, sözcüklerin sonu olduğu gibi..
http://www.youtube.com/watch?v=KedEnXVvqvw&feature=kp