22 Şubat 2015 Pazar

...ben de eskiden senin gibiydim...

İstemeden yapılan hatalar, ve hemen sonrasındaki derin pişmanlıklar..
Pişman olunmadığı için tekrarlanan hatalar, hata yapmaya alışkın bedenler..Hatasını kabullenmeyen küçük beyinliler, hatayı affedebilen yüce gönüllüler..
Uçuk sarsıntılı bir gökyüzü altında, titrek sokak lambası aydınlatırken geceyi, çırılçıplak kalmış ruhlar. Sessizce ve hiç olmadığı kadar kendince, sonsuz uyumun yarattığı huzursuzlukla, uyumsuz yağmur damlalarının yere düşüşünü izlemenin huzuruyla. Uyumsuzlukların uyumu, sessizliğin sesi, varolmanın yokluğu gibi anlam karmaşalarının tek bir açıklaması vardır; "hata yapmaktan korkmak" Sonrasında pişman olma ihtimali yüzünden atamadığın adımlar, hatanın en büyüğüdür aslında, çünkü en güzel kararlar ani verilen kararlardır. Üzerine çokca düşündüğün, planlar yaptığın ve aşamalarını belirlediğin bir karar, en ufak bir sektede seni mutsuz etmeye yeter. Planladığın gibi gitmemiştir hiçbir şey. Hay aksidir! Oysa ne kadar az düşünürsen o kadar iyidir. Ne kadar az okursan, ne kadar az görürsen, ne kadar az duyarsan şanslısındır. Her bir bilgi,her bir görüntü veyahut bir duyum seni gerçeklere yaklaştırır.Yaşamın hayal ettiğin gibi olmadığını gördüğünde, gerçek yaşamla ilk tanışmanda olasılıklar dünyası karşılar seni, her geçen saniye başka bir olasılıkla karşı karşıyasındır artık. Tüm bu olasılıkların arkasında durup adımlar atacak cesareti gösterdiğinde, "bir bekle bakalımcılar" çıkar ortaya. Kararlı olduğunı mu işitmişlerdir ne, seni hep durdurmak isterler. Öyle ya, gençsindir sen. Cahilsindir. Aklın ermezdir. Çalışıp ayakları üzerinde duracak kadar kocamansındır bunu bilirler,  büyük değil de kocaman dediğin içinse küçücük bir çocuksundur aslında hala. Sorumluluk yüklemekten asla kaçınmazken, onamadıkları bir sorumluluğu göze aldığında cesaretini küçümserler. Ve sen gerçekten bir çocuk olduğundan mıdır bilinmez, tek bir bakışla hevesin kırılır. 1 dakika önce doğru olduğuna her şeyden çok inandığın şey, 1 dakika sonra sana yanlış gelebiliyorsa hayata başkalarının gözünden bakıyorsun demektir. Bir "kocaman yetişkinin" gözünden.. Bu kocamanlığın yaşla da bir alakası yoktur bu arada. Senden yaşlarca küçük biri de kocaman olabilir bazen. Herhangi bir konuda senden 1 dakika daha fazla tecrübeli biri de. Çünkü onlar çok şey görmüşlerdir, her türlü ortama girmişlerdir, her durumla karşılaşıp bir cevap hazırlamışlardır mutlaka. Üstelik sahip olmadıkları başka hayatlar için bile hazırdır cevapları. Farkında olmasan bile her geçen saniye farklı bir olasılığa itiyordur seni, o yaşam tecrübelerine hiç inanmadığın kocamanları dinlemek ya da dinlememek de bir olasılık değil midir? Ben de eskiden senin gibiydimle başlayan cümleler duyduğundaysa aklında tek bir soru belirir, sen gibi olmak nedir? Sen gibi hayalperest olmak mı, sen gibi çocuk olmak mı, sen gibi kararsız olmak mı, sen gibi karanlıktan korkmak mı, sen gibi korkak olmak mı, bilemezsin neden sen gibi olduklarını. Soramazsın da, çünkü sorarsan o bitmek tükenmek bilmeyen cümlelerine devam ederler. Ve sen, kimseye hayır diyemeyişinden olacak, hiç varolmayan hikayelerdeki ortak özelliklerinizi dinler durursun.. Bir tümevarım öyküsüdür bu, onlarınki yanlış olduysa seninki nasıl doğru olsundur ki? Onlarınki doğruyduysa şayet, sen nasıl yanlışı isteyecek kadar cesur olabilirsin ki. Hadsizsindir kendi yaşamını yönetmek istediğin için. Oysa asıl hadsizin kendileri olduklarını hiç bilmezler. Senin yaşamına karıştıkları için falan değil, kendilerini gözlerinde çok büyütüp, hata yapmaktan bu denli korktukları için..Hata yapmak güzeldir. Her türlü olasılığı kabullenebilcek kadar kocaman olmaksa apayrı bir güzeldir.
Ve varoluş amacını unutmayıp hatalarıyla büyüyen bir kocaman olmak, mükemmeliği arayan ruhlara mükemmelden biraz daha iyi bir şarkıyla veda etmeyi gerektirir, gerçi onlar eskiden dinliyorlardır evrende varolan ve varolacak tum sarkilari...senden öğrenecek değiller ya!

Keane - Somewhere Only We Know: http://youtu.be/Oextk-If8HQ