24 Haziran 2013 Pazartesi

Gelecekteki kızıma mektup.Belki de oğlumadır.

Sokakta oynayan son çocuklarmışız da bıdı bıdıymış.. Aslında ben de buna inanıyordum. Taa ki  bugün eve gelene kadar. Tek birgünle inanışım niye değişti bilmiyorum.
Yorgundum. Boş boş geçen amaçsız bir gün sonrası, kulağumda asla eskimeyeceğini düşündüğüm müziklerimle eve geliyordum.Biraz yürümek için farklı bir yol kullandım.
Mahallede koşuşturan çocuklar gördüm. Yakantaop oynuyorlardı. Biz küçükken yakantop derdik. Gerçeği yakartopmuşmuş..
İçlerinde, şişman,-şişman değil de toplu diyelim- bir kız vardı. 8-9 yaşlarında. Saçlarını kısacık kestirmiş :( Eminim, saçlarını hiç bağlamadığı için annesi zorla kestirmiştir! Merak etme küçük kız,büyüynce uzun uzun çok güzel saçların olcak. Ve sen hiç toplamak zorunda kalmıcaksın. Gerçi umarım kulakların büyük değildir de arada toplayabilirsin saçını.Onun da yeri ayrı.
Herneyse, o çocuğu görünce kendimi gördüm sanki. Herşeyi bana çok benziyordu. Bir tek fark vardı, o biraz daha güzel bir kız olcak büyüyünce. Bir de eminim çok daha iyi ifade edecek kendini büyüdüğünde. Bugün arkadaşlarıyla öyle iletişim kurdu ki,hayranlıkla izledim. Zaten bu yeni nesil hep böyle. Bir şeyleri öyle hızlı, dolu yaşıyorlar ki, sonra sıkılıyorlar. Hem yaptıkları şeylerden,hem de çevrelerinden. Banane bu oyuncağı istemiyorum böööö diye ağlayan çocuklara tahammülüm yok. Annesi de yavrum daha sabah istiyordun,aldım diye peşinde dolanıyor. Biz bile mutsuzsak,onlar hiç mutlu olamıcaklar söyleyim. Nedir bu yeni nesil düşmanlığım bilmiyorum. Ama çok kızıyorum. Dolu dolu,kendilerini özgürce ifade ederek yaşamalarına imrenerek bakıyorum.Da bu kendini bilmez davranışlarına sinirleniyorum demek az kalır. Hadi çocukken şımarık olabilirsin, hemen her şeyden sıkılabilirsin..Ama büyüdüğünde değiştirdiğin şey oyuncak değil anlatabiliyor muyum.

Çok yakın bir arkadaşımın kardeşi var sürekli görüştüğümüz..Arkadaşlıkları, yaşam tarzı öyle kötüye gidiyor ki..Ve o bunun farkında bile değil.. Çünkü alışmış bir şeylere..
Babam hep günah işleyince kalbinde siyah küçük noktalar oluşan insanın hikayesini anlatır. Zamanla o küçük siyah noktalar,önemsiz gördüğümüz günahlar, kalbimizi karartıyor ve yaptığımız yanlışları normal görmeye başlıyoruz..Çünkü berk de aynısını yapıyor. Ezgi de. Melis de. Onlar yapıyorsa doğru çünkü. Herkes yapıyorsa normal..
Defalarca konuştum türlü yöntemlerle ikna etmeye çalıştım. Hala boy boy içkili fotoğraflarını görüyorum. Bahsettiğim 17 yaşında bir kız bu arada.
Demem o ki, insan birşeyleri içinde ölçüp tartma yetisini kaybetmemeli. Sonrası kötü..Sonrası kapkaranlık bir tünel,asla önünü göremeyeceğin..

Ben ilk içkili bir yere gittiğimde 17 yaşındaydım..Arkadaşlarım içmişlerdi. Ve tipik : ha ha ha içmiyo eziklemelerine başvurmuşlardı. O an kötü oldum elbette.İçmeli miydim,bilemedim.
Ama eve geldiğimde, kararım kesindi. Babannem ve babamı tüm samimiyetleriyle ibadet ederken görünce ben napıyorum dedim.Sonra kararlar aldım. Asla gitmemeliydim bir daha öyle kötü yerlere. Ben iyi bir çocuktum çünkü.
Sonra kararlar yerini heveslere bıraktı..Ve yine kendimi aynı arkadaşlarımla buldum başka içkili bir mekanda..
Çok şükür hala hiç içmedim.
İçkinin tadını sevenini görmedim bugüne kadar, o halde neden kendilerini içmeye zorlarlar bunu da anlamış değilim.Her neyse, ama işte bir şekilde yaklaşık 6 yıldır kendimi aynı mekanda buluyorum. Eskiden asla gitmem dediğim bir yerde her gün saatlerce nargilemi içiyorum. Bu da benim kalbimdeki siyah nokta işte hatta: "Ben kendimi biliyorum asla içmem özgüveni."
Halbuki hayatta neyin garantisi var ki,insanın nefsine yenik düşebilme ihtimalinden başka.
Ha şimdi bu demek değil ki,içki içen kötüdür. Elbette değil, herkesin doğrusu kendine..Ben de içmiyorumdur içen birinden daha büyük başka günahlar işliyorumdur belki kimbilir. Bu zaten,insanın bir şeylere nasıl alıştığını anlatma çabamdı. Bir şeylere alıştıktan sonra, farkındalığın azaldığını anlatmak istedim sadece..

Benim gelecekte sahip olmayı istediğim minik çocuklarım..Eğer birgün dünyaya gelirseniz tatlı çocuklar olun. Beni hiç üzmeyin. Zamanın ruhuna kapılmayın. Tatlı tatlı yakartopunuzu falan oynayın ne bileyim işte. Ben de tipik bir ebeveyn olmayayım mesela. Hep bu düşüncelerimle kalıp sizi anlayabileyim.
Çocuklarımın kötü olacağı ihtimali beni çok korkutuyor :( Ya yanlış arkadaşlar edinirlerse onlar da benim gibi.
O zaman ben de babam gibi:  ben sadece x'i suçlayamam,o iyi bir kız olabilir,sen de iyi olabilirsin ama siz bir araya geldiğinizde kötü şeyler yapıyorsanız bu arkadaşlık bitmeli falan mı dicem. Yoo bunlar olsun istemiyorum :(
Hayallerim bile kötü bitiyor bugünlerde. Türk filminde bana göre çığır açan "alamancının karısı" filmindeki çifte sondan da kötü olan sonu seçerdim bugün izleseydim kesin..
O zaman ben ve karamsar ruh halim gitsin artık..
Günün şarkısı da , http://www.youtube.com/watch?v=j-fWDrZSiZsolsun...


23 Haziran 2013 Pazar

anlatmakla olmuyor,yaşaman lazım..

Kendimi haklı çıkarmak için saçmaladığım yeni bir günden daha merhaba.
Ben ne zaman böyle bir insan oldum bilmiyorum. Neden yaptıklarımı,bir başkasının yapmadıkları yüzünden yapmışım gibi anlatıyorum onu da bilmiyorum. Nolursa olsun ortada bir doğru var. Yapmamalıyım. Kendimi yalnız hissetmek bile bahanesi olmamalı hiçbir şeyin. Sevilmemek,ilgilenilmemek, benim yeni arkadaşlar edinmemi açıklayamaz evet. 
Ama öyle bir mizaçla yaratılmışız ki, dışardan bir gücün bize sürekli bu doğru bu yanlış diye göstermesi gerekiyor sanki. Aslında bu benim için hiç böyle olmamıştı bugüne kadar. Kimse söylemese bile sırf vicdan azabı çekmemek için bir şekilde durdurmuştum kendimi. Şimdi nasıl bu hale geldim bilmiyorum. 

Hala mutsuz hissediyorum.  Yaptığım yanlış çünkü. Ama içimde kötü bir niyet yoktu benim.
Bugün hocalardan biri mail attı, derslerden birinden kaldım.
Kötü kötüyü çekiyor sanırım. Evrene o kötü sinyali göndermeyeceksin. Yoksa böyle her şey üst üste gelir.
Günlerdir böyle kötü hissetmekten  bıktım. Bitmesi de çözüm değil demek ki. Hala üzülüyorum. Hala üzüyorum. Belki geçer zamanla. Hatta üzmüyorumdur belki,geçmiştir..
İçim yine bir tuhaf.
Tek sorunumun ertesi gün ne giymek olduğu zamanları özledim.
Mutlu olmayı ,ama en çok da özgür olduğum zamanları, özgür olduğumda da kendimi kaybetmeyecek kadar aklı başında hissetmeyi özledim. Bu bana özsaygı kazandırıyodu. Özgür olsam yanlış biri olcam demek ki diye ben bile kendime inancımı kaybettim. Kim bana niye inansın şimdi ben kendime inanmazken.
Birinin  bana bu doğru bu yanlış diye göstermesine ihtiyaç duymamın açıklaması bu sanırım. Belki bu da kendimi haklı çıkarma çabalarımdan biridir sadece.

Bugünlerde bencil davrandığımı hissediyorum. Dünya; ben,aşk hayatım ve başarısızlıklarımdan ibaret değil biliyorum.
Sadece azıcık yalnız kalmaya ihtiyacım var. İlgilenemediğim arkadaşlarım benden soğurlarsa diye de çok korkuyorum bir yandan da :( Ya onlar da beni tamamen yalnız bırakırsa.Yalnız kalınca saçmalamak istemiyorum. Elifim burdan sana sesleniyorum anlasana. En çok beni sev :(
Kendimi tekrar sevebileceğim günleri istiyorum. Bu da çok ince bir çizgi bu arada. Kendini beğenmiş olmak ve  kendinin farkında olmak.
Kendini sevmiş olmak için seven insan iticiliği.. Neyin var da neyini seviyosun derler insana..

Neyse..Yalnız kalmaya devam edeyim ben o zaman.
Bu şarkıyı dinlerken anlatamadığın bişiler hissediyorsan içinde, taa derinlerde bir yerlerde
 sen = ben demektir.
 http://www.youtube.com/watch?v=gKvxLP7TMLI


14 Haziran 2013 Cuma

yirmiyim dedi ama ruhum bin yaşında.

Bir mesaja bir kaç kelimeye sığabilecek kadar basit her şey..ifade edilemeyecek kadar yoğun hislere getirilen bu sığ yorum her şeyin sonu,aslında her şeyin başı.
Yıpranmışlıklar, bunalmalar,özgürlük arayışı bir sonun göstergesi sanırım.Çünkü, en baştan beri ortada olan gerçeği kabullenmemek için bir direniş bizimki.
yaşadıklarımı,iç dünyamda yaşadıklarımı birine anlatmak,elini sobaya değince acı hissetmeyen birine, sobada yanan elin acısını anlatmak kadar zor...Ama ben yine de anlatıyorum.
Çünkü zor olsa da  imkansız değil. Zaten bir şeylerin değişeceğine inanmak, her seferinde tüm benliğinle bunu istemek,inanmak için kendini zorlamak aşkın tanımı bence.
Beklentiler..Hayatımı mahveden saçma beklentilerim..halbuki o haklı, niye yapsın. unutmuş olamaz mı. niye bekliyorum ki.
Yanımda olduğuna inanmak,her hareketini anlamlandırmaya çalışmak ve sonrasında yaşanmışlıkların, yaşanmamışlıkların hayal kırıklığı..
Belki de herkes haklı. O küçümsediğim,asla anlayamayacağımı söylediğim insanlar haklı..Hep bir mesafe olmalı gerçekten..Davranışlarını,olumlu olumsuz tüm hislerinin yoğunluğunu azaltacak bir güç oluşturmalı insan içinde.
Dolu dizgin yaşayıp aynı hazzı almam belki, ama eminim bu kadar mutsuz ve çaresiz hissetmem o zaman. Ego peşinden koşan, hayata dair tüm ilişkilerini strateji üzerine kurmuş insanlar şu an mutlular. Ezik ezik duygularına teslim olmuyorlar. Bastırıyorlar çünkü. Temkinli yaklaşıyorlar daima.
Ama asıl ezik onlar. Çünkü, eğer kendini bırakmazsan,yani içindeki o gerçek seni çıkarıp tüm korkularından,yalnızlıklarından,egolarından sıyrılıp yaşamazsan hayatı, hiçbir zaman hayatın tadını tam olarak alamazsın.çok üzülmezsn belki yaşananlara ama asla çok mutlu olamazsın.
Büyüdüm de aşka dair konuşuyorum. aslında sadece aşk değil bahsettiğim tüm ilişki türleri.
her neyse. dün bir kargo aldım eski yakın arkadaşımdan.. ve çok etkilendim.
gereksiz anlamlar yüklemiyorum sanırım insanlara. haklıyım işte o hala benim tanıdığım sevdiğim inandığım çocuk. tekrar böyle hissetmek çok iyi geldi. Alakasız bir geçiş oldu ama aslında bi yerden bağladım konuyu buraya. ya da olsun zaten benim blogum benim kararım!
Hadi gidiyorum.
günün şarkısı :http://www.youtube.com/watch?v=r5B4KS7GP9A


13 Haziran 2013 Perşembe

Bir arkadaşım vardı..demişti ki :   "sürekli hayatından şikayet ediyorsun, peki değiştirmek için ne yaptın ? Gerçekten istiyor musun değişmesini, eğer gerçekten isteseydin değiştirirdin. isteklerini yapardın maddi manevi hiçbir engele meydan vermeden"
Elbette birebir bu cümleler değildi. hafızam o kadar da iyi değil :) ama işte özeti buydu ve ben o zaman şiddetle karşı çıkmıştım. çünkü gerçekten istiyordum özgür olabilmek. çünkü benim özgür olduğumdaki hayallerim öylesine masum ve tatlıydı ki. Neyse, bu hayalleri başka bir zaman uzun uzun anlatıcam.
İşte son zamanlarda, geçmişteki o konuşmayı düşünüp durdum. Haklıydı..Demek ki ben bu küçük dünyamda mutluydum ve gerçekten istediğim şey özgürlük değildi.. Özgürlük..Üzerine milyonlarca yazı yazılan, tartışmalar çıkan kavram.  Bir de "senin özgürlüğün benim özgürlüğümün başladığı yerde biter!" klişesi.
o yer neresi sahi. Bilen var mı ?
İnsanlar görüyorum mutlu.. İstediklerini bir şekilde yapan. peki ben ne yapıyorum ? Bahanelerin arkasına sığınıp hayallerimi,hayatımı öteliyorum bilinmeyen bir zamana..Yoksayıyorum isteklerimi..ben kendimi bu kadar yoksayerken bir başkasından ne bekleyebilirim ki..Beklerim beklemesine de sonuç alabilir miyim ?
Elbette hayır.. Alamıyorum zaten..
Bi uzak hissediyorum herkese. Herkes de bana bi uzak zaten.
Son olarak benim de büyük büyük cümlelerim olsun ve şunu unutmayın : sahiplenilmezsenz ,ait hissedemezsiniz. sahiplenilmek demeyelm de benimsenmek diyelim ona..ya da demeyelim bu konuya dair hiç konuşmayalm.
22 yıldır hiçbir duygu hissetmedm ve hepsi bir anda yüklendi sanki. taşıyamıyorum. iyi hissetmiyorum. sayfalarca sayfalarca yazmak arınmak istiyorum tüm bu hastalıklı düşüncelerden..ama şimdilik yeter.
günün şarkısı : coverının orjinalinden daha iyi olduğu,içime işleyen bir şarkı http://www.youtube.com/watch?v=DbpLqYpIVmk

12 Haziran 2013 Çarşamba

bu ilk yazım değil. son da olmayacak. niye bilmiyorum sadece yazdığımda rahatlıyorum. sonradan okuduğumda saçmalamışm diye düşünsem de, seviyorum duygularımın yoğunluğunu tekrar hissetmeyi..
geçen gün en sevdiğim defterlerimden birini attım. kızılaydaki burger king tuvaletine öylece bıraktım. attığım benim hislerim değildi sanki. bir başkasının hislerini fırlatır gibi umarsızca attım onu. yırtmadım bile. birinin o saçma çöpten defterimi çıkarma ihtimalini düşük buldum sanırım. hem biri okusa nolur ki.
kendimle çelişiyorum. madem seviyordum o yoğunluğu hissetmeyi;neyi, ne zaman hangi hisle yazdığımı hatırlamayı...o halde neden attım yazılarımı ? çükü hatırlamak istemiyorum bu aralar hiçbir şeyi. hatırlayıp kendimi suçlamak, ya da ben bunu hak etmedm kabullenememesi yaşamak istemiyorum bu kez.
çünkü hayatımın en değişik dönemindeyim. en karmaşık hislerindeyim. kararsızlık dünyanın en berbat ikinci  hissi. ilkini belki birgün yazarım. ne olduğuna karar verebilirsem tabi :)
çok güçsüz hissediyorum.çok bencil hissediyorum.zaten annesiyle babası ayrılan her insan biraz bencildir ha ? yalnız yaşamayı öğrenir çünkü. yeri geldiğinde hayatta onu en çok seven iki insanın,annesiyle babasının kendi yaşamları,kendi mutlulukları için önceliklerini değiştirebildiğini öğrenmiştir çünkü. doğru olan da bu tabi kızmıyorum. bir başkasının mutluluğu için kendini yok saymak dünyanın en sağlıksız davranışı olsa gerek. her neyse, bencilin teki olduğumu düşünüyorum kısaca. ama bencil olsam mutlu olurdum. neden mutsuzum ?
en kötü huyum bencilliğim :(
ergen gibi davranıyorum.. içimde yaşadağım dünyada hep çok yalnızım çünkü. ve artık gerçekten bunalmış hissediyorum. eğer mezun olacak kadar büyüdüysem, neden hayatıma yön verme hakkım elimde değil ? neden istediğim zamanda istediğim yerde olamıyorum hı ? yok  eğer hala ailenin minik kız çocuğuysam neden mezun oluyorum..bu  bir paradoks. belki de değildir. bir sonucu vardır ya da bir başlangıcı. sadece ben göremiyorumdur.
konumuz bu değildi. bir konumuz var mıydı onu da bilmiyorum gerçi. biraz müzik dinleyip yatıcam. iyi çocuklar müziksiz uyumazlar. bugünkü şarkı önerim : ruhuma dokunan her seferinde aynı huzurla dinledğim bir şarkı.
http://www.youtube.com/watch?v=X1DRDcGlSsE