9 Nisan 2020 Perşembe

Yabancı

Kendinden kaçmak istediği zamanlarda, O’na benliğine dair “bir şey” hatırlatan her şeyden kaçardı. Bazen bir film karesi, çoğu zaman bir şarkı, daima da yaşayan insanlar olurdu kaçtığı..
Hepsinden kaçmak kolay, insandan kaçmak zordu. Öyleyse , kaçmamış gibi yapıp, hem var hem yok olabilirdi . Belki de bu yüzden, iç savaşlarından kimseye bahsetmez, kendisine saklardı. Bu duyguların hangisi sahici, hangisi anlık bir anlamlandırmaydı, onu da bilmiyordu tabi.. Hiç de bilmedi..Çünkü, etrafı anlatıcılarla çevriliydi..Hikaye anlatıcılar, sizi temin ederim, bir gerçeklik olmasına ihtiyaç duymaksızın, sadece kendi inandıkları gibi anlatırlardı bir yerlerinde mutlaka kendilerine dair bir iyilik, mağduriyet veya başarı(!) olan hikayelerini... Size de inanmak kalırdı. İnanmış gibi yapmak da bir seçenekti. Ve 29 yıllık varoluşunu , mış gibiye adaması da bu yüzdendi işte..
 Gösterilen gerçekliğe inanmayıp, kendi gerçeklik arayışı da işte bu yorgunlukla başlamıştı.  Ve pek tabi, tamamlanmamıştı ruhu, bedeni, hiçbir şeyi..Tamamlanmışlık hikayeleri ruhunu bir karanlığa hapseder, tarif edemeyeceği bir sıkışmışlık yaratırdı çocukluğundan beri.. Yarım kalmış hikayeleri daha samimi bulması bundandı.Bir gün tamamlanırsa şayet, sonuç istediği gibi çıkmadığı için ilkel benliği zedelense bile, hissettiği gerçeklik galip gelirdi  biliyordu. Böyle olmuştu hep..
Bir keresinde mesela, kendi oluşturduğu korku çemberinim içinde kalmıştı. Yaşamının en önemli kararlarından birini vermesi gerekirken(bu yıllardır inanmış gibi yaptığı cümlelerdendi), yarım bırakmıştı korkuyla. Tüm kendine kızgınlığı yavaş yavaş sakinlerken, eş zamanlı görmüştü iyileştiricisinin de bu olduğunu.. O’na öğretildiği gibi değildi hayat, biliyordu daha başkaydı. Herkes için öyle başkaydı ki; aynı olayda yaşanılan deneyimler.. Nasıl olur da, insan henüz kendini bilmezken , başkasını bu kadar bilebilirdi..
“Korkularının üzerine git!”,
”Hadi bunu yapabilirsin” , 
“Sana inanıyorum , başarabilirsin.” gibi kalıplaşmış replikler,
kendi tecrübelerini en doğru kabul eden ve ikna edici pek çok sebep bulabilen hikaye anlatıcıların cümleleriydi..  
Ve insan, sadece kendine yabancıyken başka hikayelere koşulsuz inanırdı..

17 Mart 2020 Salı

Ruh-i

Sevgili Ruhi,
Seni ayrı severdim ben.. Hırs olmayan gözlerindeki şefkat, ruhumun tüm yaralarını sarardı. Her bir yaranın oluşma sebebini bulur, gerekçeleri ve bahaneleri ortadan kaldırır, şansa bırakmazdın beni..
Oysa çok iyi bilirdin ki , şanslıydım ben ; alabildiğine dolu bir toplu taşımaya biner binmez yer bulmuşcasına şanslı..Yine de , sonsuz olasılıktaki ihtimallere bırakamayacak kadar severdin beni..
Bir sana güvenirdim ben. Bir sana anlatabilirdim kendimi . Yanında koşulsuz kendim olabilmem mi, sözsüzlüğünle  bile bana kendimi yansıtabilme özelliğin miydi sebebi bilmiyorum, kör bir güven verirdin bana. Ruhumun tüm karanlık yerlerini, daha ben anlatmadan görür, iyileştirirdin hemen oracıkta bazen kendini karartarak. Senden öğrendim ben,  ruhu karanlığın yanında karanlık olmayı ve bunun nasıl iyileştirdiğini.
Bana hep , yalnız değilsin derdin. Sana yalnız olduğumu kanıtlamak için girdiğim savaşta yorulur, “tamam” derdim en sonunda “teslim oldum!”..
Görmediğimi zannettiğin, aslında gördüğümü görmeni istemediğim bir gülüş savururdun sonsuzluğa.. O gülüş öyle yakışırdı ki sana,  hep aynı saflıkta kalsın diye -hiç görmemiş gibi devam ederdim konuşmamıza. Kim bilir , belki sendin görmezden gelen. Bana bu küçük hazzı bağışlayan..
Ruhumun tamamlanmayan bir parçası var derdim sana.. Hatırlıyor musun?
Tamamladığın an, sonsuzluk başlar derdin.
Anlamazdım seni.
Ah Ruhi.
Şimdi aradan yıllar geçince fark ediyorum ki ben hiç anlamamışım ki seni. Denememişim bile. Hep bir gündemim varmış ,beni o günün yıldızı yapan..
Belki senin de anlatmak istediklerin vardı, hiç müsade etmedim ilginin üzerinde olmasını seven ve onu kimseyle paylaşamayan bir çocuk gibi..
Çocuktum ama Ruhi. Korkularını duymaya cesaret edemediği için bir köşede şarkılar söyleyen küçük bir çocuk..
Hala öyleyim, biliyorum.
Kaçıyorum, beni büyüten her olaydan, kişiden veyahut durumdan..
Hiç büyümek istemedim ki ben.
Ama sen,  öyle güzel besledin ki beni...Ruhum, ilk kez peynir-reçel yemiş gibi dengeli bir iştahtaydı, hatırlıyorum.
Sen başardın biliyor musun? Bazen hareketli şarkıdaki hüzünlü bir nota oldun da sızın düştü bedenime , bazen de  durağan bir şarkıdaki ufak bir artış oldun yükseldi ruhum ellerinde..
Sayende öğrendim, istemenin her şey ve hiçbir şey demek olduğunu. Sayende öğrendim, tamamlanmanın dekonstrüksiyonunu ..
Sen sahip olduğum en güzel şeysin Ruhi.
Şimdi ben susacağım, sıra sende :

https://youtu.be/6h9XUYj96ho


.
.