20 Ağustos 2015 Perşembe

Kopruye vardigimda trafik tikandi.

Hayat yolculuklarla baslar. Yeni kesiflere ulasmak icin ciktigin yolculuklarla..Ve iste sen ve hislerin yeni bir yolculuga cikiyorsunuz...henuz cok gitmeden, kopruye gelince trafik tikaniyor. Sasali bogaz koprusu parlak isiklari ve  iki kitayi birbirine baglayan isleviyle hayran birakiyor kendine yine. Sahi senin icindeki duygu ve mantik kitasini da birbirne bagliyor mu bu kopru? Derken hava karariyor..Kopru birden trafige mahkum oluyor ve sen icinde bir yerlerde sıkısıyorsun duygu trafigine..öylesine sıkısıyor ki trafik, ulasmak istedigin o utopyaya hic ulasamayacakmissin gibi icin karariyor.Rivayet odur ki, kopruden gecerken diledin dilekler gerceklesir. Bu yargi, hedefine ulasman icin, beklemene neden oluyor. Aciga vuramayacagin hislerden hem gizli bir hayranlik duyup, seni iliklerine kadar heyecanlandiran o his, bir tarafiyla da rahatsiz ediyor zihnini. Ve o zaman anliyorsun, kalp ve beyin arasinda hicbir koprunun olamayacagini..
Belirsizlikleri sevmeyisinden midir bilinmez, bir zaman olusturuyorsun zihninde..Gozlerindeyse huzursuzluk ve suphe var..Bilinmez bir yola cikmanin huzursuzlugu, sahip olamayasin suphesi ve belki de tum bunlarin dayanilmaz cekiciligi..Sonra bir sarki caliyor yine sadece senin duydugun..Daha once de duydugun yanilgisina kapildigin ama hayir ilk kez boylesine duyumsadigin ruhunun melodileri yalnizca senin icin caliyor..Bu melodiyi dinlemek oyle oburlerini dinlemeye benzemiyor, tarifsiz bir aci veriyor..Bu umutsuzlukla gozlerinden damlalar dokuluyor..bir cikis yolu ariyorsun ama hayir coktan girdin yanlis bir yola ve son cikisi da kacirdin..Bir ciglik atip kurtulmak istiyorsun ama mumkun degil..gece gunduze donsun istiyorsun ama daha saatler var..oyle ya, akisini degistiremedigin yegane sey olan zaman yine karsina cikiyor..Ve en uzun gunduz, cografya derslerinden biraz farkli, 21 haziran degil, 18 agustos oluyor.. Gecmek bilmiyor, bitmek bilmiyor. Pek cok hissi sana ayni anda hissettiren o gun, zihninden asla cikmayacak konusmalarla surup gidiyor..Gunun aksama donmesiyle trafik yavas yavas aciliyor. Duygular bir bir terk ediyor kopruyu. Oncelik nefretin oluyor, elbette duygularini sollamasina izin verirsen..Oyle ya nefretle yogrulmamissin ki, ilk onu gonderiyorsun. Sonra ofke gidiyor bu kez daha yavas..geriye kiskanclik ve sevgi kaliyor..Kiskanclik da sevginin onune geciyor ama gidemiyor. Umutsuzlukla carpisip, tekrar kilitliyor ic trafigini..bilanco, iki his bir agir yarali..ve evet sevgiye yine beklemek kaliyor o yogun trafikte.. bikmadan usanmadan beklemek..sen ne kadar bekledigini bilmeden, icinde dusler kuruyorsun en temizinden..hayir akmiyor trafik, ve bu kez caresizlikle agliyorsun..cok sevmenin verdigi caresizlikle..yoruluyor goz kapaklarin, ve sevgi yorgunlugunun hicbir seye benzemedegini ogreniyorsun o gun..acitiyor..yordukca yoruyor..bir arkadasinin anlattigi gercek acilarin sessiz oldugunu bildiginden midir, sessiz sessiz dokulurken damlalar yuregine, birini sessizce sevebilmeyi ogreniyorsun..
Derken bir tabela beliriyor muhtemelen yine yalnizca senin gorebildigin : "kendinden baskasini sevmeyi beceremeyenler, sag seride"
Sen hala bekliyorsun..oyle ya sevgi birgun sol seritten kalbine dogu muthis bir hizla gececek ve iste o zaman gece gunduze donecek..iste vakit,o zamana dek susma ve herkesin duyabilecegi muzigin ruhuna kendini birakma vakti.
Dinleyiniz : https://youtu.be/AqcEkDIM34M :https://youtu.be/AqcEkDIM34M

1 Ağustos 2015 Cumartesi

Ve sahne..

Sahneler hep buyuludur..Hem iki tarafli bir buyudur bu,izleyene ayri keyif verir, izlenene apayri..Izleyen keyif bulur hic sahip olamayacagi,sahip olmayi arzuladigi yasamlari seyrederken..Izlenense hic sahip olamayacagi yasamlara vucut verir ve bu onu diger herkesten farklu olarak, daha erken kendini tanimaya iter. Pek cok rolu vardir ve o kendine en yakisani bulur, hayatina yayar..Hayat oyun mudur, o rol gercek hayati mi bilinmez ama her bir rolun digerini daha anlamli kildigi asikardir..Hicbir rol digerinden rol calmaz, orasi ayridir. Her biri, digeriyle sekillenir, pekisir..
Duygular sahnesindeyse durum biraz daha farklidir..Bir oncelik sirasi vardir bir kere..Biri digerinin onune gecerse, oyun icinde oyun baslar ve gerceklik uzaklasir gider..Sevgi, korku, heyecan, tutku,guven ve kiskanclik..Biri digeriyle anlam bulur.. Ve elbette, biri digeriyle anlamini yitirir..Sevgiden once korku geliyorsa mesela,sevmek hissi sahnenin en arkasinda kendine yeni bir kimlik arar durur..Ve kiskanclik, tum cirkinligiyle rol calar o saf sevgiden.. Ve korku>sevgi ise sevgi kendine yeni bir sahne olusturur yalnizca merhamete haiz gozlerin gorebilecegi sessiz kuliste..Bir tek cesaret olsun, yeterdir sevgiye..Yeter ki korku, bir daha rol calmasin, yeterdir..Yani sevgi, cesaretle mumkun, korkuyla utopya kalmaya mahkumdur..Evet bir parca korku, sevgiyi pekistirirken dozu her defasinda artan bir korku sevgiyi flulastirir. Sozcuklerin gercek oyuncular mi yoksa birer sufle mi oldugu sorusu beyni kemirirken salt bir sevgi sahnesinden nasil soz edilebilir ki? Bu noktada ise sahne tek bir hissindir, ki o his guvendir..Guvenirsen eger sozcuklerin gercekligine, guven en yakin arkadasi kararliliga sahnenin en guzel yerinde bir rol bicer..Ve sen, attigin her adimda daha kararli, sevdiginden ve sevildiginden daha emin sergilersin oyununu bu kez tek seyircisi kendin oldugun sahnede..Eger guven yoksa, korku en yakin iki arkadasi olan kiskanclik ve beraberinde tutarsizligi alip cikagelir..Ve iste o zaman bu oyun bombos bir hayat sahnesinde sergilenecek demektir. Senin kazanabilecegini dusundugun hicbir sey olmasa da hayatin ozunu arayan her kimse bir parca kendini bulur bu seyircisiz oyunda..Ve iste izlenen icin en keyifli yer ise, yalnizca seni ve o saf sevgini izleyerek hayatinin en guzel anlarini yasamasi ve ayakta alkislamasidir bu kimsesiz sessiz oyunu.
Ve perdeler...Yalnizca seven ve sevilen kalplere acilir..
https://youtu.be/cI0wUoCLnLk