29 Aralık 2015 Salı

Ne yalnizlik ne de zaman uzmesin seni..

Her sey buyumekle basladi..Bir dusunmek geldi, bir daha gitmedi..Ve ,normal yasamlarin aksine, dusunceler yerini duygulara bagisladi...zamanlama yanlisti. Oyle ya koca kizdin, kendi ayaklarinin uzerinde duran (!) Seni sen yapan her bir duyguyla icsel bir yolculuga cikmak icin sence de cok gec degil miydi? Yasitlarin gibi, duygularindan arinip tum ruhsuzlugunla cikman gerekmiyor muydu hayat sahnesine..Tum dis seslerden uzaklasip, kendini zamansizca kesfetmeye basladiginda, sadelestirmeye basladin yasamini..İste geriye kalan bu basit kesir senin yasaminin basit kesriydi..Payina dusen dusuncelerin, paydandakiyse duygularindi. Ve paydan her zaman payina dusenden daha buyuktu..Her gecen saniye basitlestigini hissetmenle durdurmak istedin suregelen hayatini.. Artik dus de goremiyordun oyleyse ne diye yasayacaktin? Gerceklerle yuzlesmenin muthis agirligini tum benliginle hissederken, hayat seni yonlendirmeye devam etti ve yeni arayislara girdin. Aslinda aradigin sana esit olan bir kesirdi..Buldugunsa denk olan. Her denkligin bir esitlik olmadigini hatirlaman uzun surmedi ama yine de birak(a)madin baska bedenlerde kendinj aramayi.. Sen boyleysen, birileri de senin gibi olmaliydi. Senin gibi ince dusunmeli, nefret ettigi insanlari kirmaktan bile cekinmeli, iyilik yap denize atsinci olmaliydi.. Oysa unuttugun bir sey vardi ki kendini hemen her an hatirlatmaya calisiyordu : zaman. Tum hiziyla akip giden zaman, insanligi degistirmisti. İnsan olmanin o genel gecer kurallarini da.. Yutuvermisti zaman, aradigin ruh dengini. Bu arayis, dusundugunden daha fazla yipratti zayif ruhunu..Artik dus de goremez oldun. İnancin kirildi bir kere nasil goresindi..Dus goremedikce gecmis duslerine tutundun..Gecmisi bu denli ozleyisin bundandi..Her gecen gunu bir oncekiyle kiyaslaman da.. Bu hastalikli duygudan siyrilmak icin tutundugun dalin da zayif bir dal olusu kopardi seni yasam agacindan.. Geriye pismanliklar kaldi..Nereye gidersen git golgen gibi seni takip eden hatalarindan kacamayacagini artik biliyordun..Sonra biraktin kacmayi..Vazgectin hayatini yonlendirmeye cabalamaktan..Zamana biraktin, elestirdigin insanciklar gibi..Yasam belirtisi gostermesen de bir hayatin vardi seni merak ettigini iddia eden kimselerle dolu..Oyleyse bir rol secmeliydin kendine.. Bir durusun olmaliydi kimsenin yok sayamayacagi.. Ve sen en iyi olma rolunu sectin..En yakin arkadas, en iyi evlat, en mukemmel sevgili..Kac kisinin en iyi sirdasi oldugunu bilemiyordun evet, ama artik birsey ogrenmistin ve o sey senin bu dunyaya arabulucu olarak gonderildigindi.. Aman insanlar mutsuz oldugunu bilip uzulmesinlerdi, aman arkadas bulusmalarinda hep anlatan taraf olup insanlari sikmayasindi, aman hep iyi olmaya cabalayasindi..Oysa ustune mih gibi kazinan bu rol seni her gecen salise karanliga itiyordu, ne diye sahiplenmistin ki sanki..Kucuktun sen, kuslardan da kucuk..Savunmasizdin bir bebek gibi, muhtactin ruhunun sarip sarmalanmasina..Oysa simdi bu karanligin icinde bir basinaydin ve karanliktan cok korkardin..Etrafin mi ruhilerle cevriliydi sen mi ruhiydin bilmiyordun ve karanliktan korktugun zamanlarda hep yaptigin gibi, ruhunu muzige verdin sarip sarmalamasi icin..O seni hic yalniz birakmazdi cunku.. Oyleyse artik muzik baslamaliydi  ve bu son olmaliydi :https://youtu.be/0uP5UtxdCfM

29 Ekim 2015 Perşembe

Yalnizligin caresini bulmuslar.

Hayatta hicbir sey kisir bir ruhtan daha sig olamaz suphesiz..Cunku kisir ruhlar, tecavuz edilmeye mahkumlardir..dissal baskilari reddemediklerinden olacak, boyun egmeyi yegelemislerdir ve bu oldukca kotudur..En az o kimseler kadar kotu..Kötüyse fisiltilara sikisip, dogruyu yutan bir ozellige sahiptr.
Bir dogru, gore kabul etmeksizin haykirilabiliyorsa, salt dogrudur. Uretken beyinlerin her zaman bitmek bilmeyen goreleri olacagi dusunulurse, salt dogruya ulasmak hic kolay degildir oyle. Kotuye ve yanlisaysa dusunulenin aksine, hemen ulasirsin..Ufacik bir yalan(!) yeter bazen seni icinde bulundugun dunyadan cikarip, dis dunyadaki kotuluklerle yuzlestirmeye..Sonrasi yalnizlik..Kalabalik icindeki yalnizlik..Sahi kalabalik icinde yalniz hissetmeye deginilir de, yalnizlik icinde kalabalik hissetmeye neden deginilmez ki? Bu duygu karmasasi ki sana pek cok duyguyu ayni anda yasatir. Sevmek ve nefret etmek gibi. Git derken icin icin kalmasini istemek gibi..Kisir bir dongudur bu asla birini digerine tercih edemeyecegin. Ve boylelikle, yasam sana nefret ederek sevmeyi ogretir sessiz sessiz..nihayet sen de oyunu kurallarina gore oynamak gerektigini fark ettiginde, sesler duyarsin.. daha once hic duyumsamadigin yeni bir senin sesidir bu ve kulak verirsin ona..iste yalnizligin o an son bulur.. sen sana yeter de artarsindir..cunku sen her gecen gun kendini kesfedebiliyorsundur ve bu da dogru yolduguna dair en gercek imaredir..senin yolundur bu, hani su rotasini zaman zaman birileriyle paylasmak isteyip, anlasilmayinca onu sir gibi saklamaya devam ettigin senin rotan..Rotan birilerince kesfedilmis bile olsa,ki iste esas utopya budur, onlarin gidis sekliyle seninki ayni olmayacaktir asla..Olmasindir da zaten..herkesin gidisi farkli, herkesin gidis sekli kendine hastir. Bunun farkina varmak, yani dis dunyaya merhaba demek, hayal kirikligina ugratsa da, kendinden baska yol arkadasina ihtiyacin olmadigini fark etmek seni guclendirir. Kendine dogru ciktigin bu yeni yolculuk, gelmis gecmis tum yolculuklar gibi, kesif dolu, urpertici, yorucu ve heyecanli olacaktir suphesiz..iste o yuzden simdi dinlenme vaktidir. Hicbir seyi ve kimseyi dusunmeme vakti..
https://youtu.be/Q838MK2EV6w

20 Ağustos 2015 Perşembe

Kopruye vardigimda trafik tikandi.

Hayat yolculuklarla baslar. Yeni kesiflere ulasmak icin ciktigin yolculuklarla..Ve iste sen ve hislerin yeni bir yolculuga cikiyorsunuz...henuz cok gitmeden, kopruye gelince trafik tikaniyor. Sasali bogaz koprusu parlak isiklari ve  iki kitayi birbirine baglayan isleviyle hayran birakiyor kendine yine. Sahi senin icindeki duygu ve mantik kitasini da birbirne bagliyor mu bu kopru? Derken hava karariyor..Kopru birden trafige mahkum oluyor ve sen icinde bir yerlerde sıkısıyorsun duygu trafigine..öylesine sıkısıyor ki trafik, ulasmak istedigin o utopyaya hic ulasamayacakmissin gibi icin karariyor.Rivayet odur ki, kopruden gecerken diledin dilekler gerceklesir. Bu yargi, hedefine ulasman icin, beklemene neden oluyor. Aciga vuramayacagin hislerden hem gizli bir hayranlik duyup, seni iliklerine kadar heyecanlandiran o his, bir tarafiyla da rahatsiz ediyor zihnini. Ve o zaman anliyorsun, kalp ve beyin arasinda hicbir koprunun olamayacagini..
Belirsizlikleri sevmeyisinden midir bilinmez, bir zaman olusturuyorsun zihninde..Gozlerindeyse huzursuzluk ve suphe var..Bilinmez bir yola cikmanin huzursuzlugu, sahip olamayasin suphesi ve belki de tum bunlarin dayanilmaz cekiciligi..Sonra bir sarki caliyor yine sadece senin duydugun..Daha once de duydugun yanilgisina kapildigin ama hayir ilk kez boylesine duyumsadigin ruhunun melodileri yalnizca senin icin caliyor..Bu melodiyi dinlemek oyle oburlerini dinlemeye benzemiyor, tarifsiz bir aci veriyor..Bu umutsuzlukla gozlerinden damlalar dokuluyor..bir cikis yolu ariyorsun ama hayir coktan girdin yanlis bir yola ve son cikisi da kacirdin..Bir ciglik atip kurtulmak istiyorsun ama mumkun degil..gece gunduze donsun istiyorsun ama daha saatler var..oyle ya, akisini degistiremedigin yegane sey olan zaman yine karsina cikiyor..Ve en uzun gunduz, cografya derslerinden biraz farkli, 21 haziran degil, 18 agustos oluyor.. Gecmek bilmiyor, bitmek bilmiyor. Pek cok hissi sana ayni anda hissettiren o gun, zihninden asla cikmayacak konusmalarla surup gidiyor..Gunun aksama donmesiyle trafik yavas yavas aciliyor. Duygular bir bir terk ediyor kopruyu. Oncelik nefretin oluyor, elbette duygularini sollamasina izin verirsen..Oyle ya nefretle yogrulmamissin ki, ilk onu gonderiyorsun. Sonra ofke gidiyor bu kez daha yavas..geriye kiskanclik ve sevgi kaliyor..Kiskanclik da sevginin onune geciyor ama gidemiyor. Umutsuzlukla carpisip, tekrar kilitliyor ic trafigini..bilanco, iki his bir agir yarali..ve evet sevgiye yine beklemek kaliyor o yogun trafikte.. bikmadan usanmadan beklemek..sen ne kadar bekledigini bilmeden, icinde dusler kuruyorsun en temizinden..hayir akmiyor trafik, ve bu kez caresizlikle agliyorsun..cok sevmenin verdigi caresizlikle..yoruluyor goz kapaklarin, ve sevgi yorgunlugunun hicbir seye benzemedegini ogreniyorsun o gun..acitiyor..yordukca yoruyor..bir arkadasinin anlattigi gercek acilarin sessiz oldugunu bildiginden midir, sessiz sessiz dokulurken damlalar yuregine, birini sessizce sevebilmeyi ogreniyorsun..
Derken bir tabela beliriyor muhtemelen yine yalnizca senin gorebildigin : "kendinden baskasini sevmeyi beceremeyenler, sag seride"
Sen hala bekliyorsun..oyle ya sevgi birgun sol seritten kalbine dogu muthis bir hizla gececek ve iste o zaman gece gunduze donecek..iste vakit,o zamana dek susma ve herkesin duyabilecegi muzigin ruhuna kendini birakma vakti.
Dinleyiniz : https://youtu.be/AqcEkDIM34M :https://youtu.be/AqcEkDIM34M

1 Ağustos 2015 Cumartesi

Ve sahne..

Sahneler hep buyuludur..Hem iki tarafli bir buyudur bu,izleyene ayri keyif verir, izlenene apayri..Izleyen keyif bulur hic sahip olamayacagi,sahip olmayi arzuladigi yasamlari seyrederken..Izlenense hic sahip olamayacagi yasamlara vucut verir ve bu onu diger herkesten farklu olarak, daha erken kendini tanimaya iter. Pek cok rolu vardir ve o kendine en yakisani bulur, hayatina yayar..Hayat oyun mudur, o rol gercek hayati mi bilinmez ama her bir rolun digerini daha anlamli kildigi asikardir..Hicbir rol digerinden rol calmaz, orasi ayridir. Her biri, digeriyle sekillenir, pekisir..
Duygular sahnesindeyse durum biraz daha farklidir..Bir oncelik sirasi vardir bir kere..Biri digerinin onune gecerse, oyun icinde oyun baslar ve gerceklik uzaklasir gider..Sevgi, korku, heyecan, tutku,guven ve kiskanclik..Biri digeriyle anlam bulur.. Ve elbette, biri digeriyle anlamini yitirir..Sevgiden once korku geliyorsa mesela,sevmek hissi sahnenin en arkasinda kendine yeni bir kimlik arar durur..Ve kiskanclik, tum cirkinligiyle rol calar o saf sevgiden.. Ve korku>sevgi ise sevgi kendine yeni bir sahne olusturur yalnizca merhamete haiz gozlerin gorebilecegi sessiz kuliste..Bir tek cesaret olsun, yeterdir sevgiye..Yeter ki korku, bir daha rol calmasin, yeterdir..Yani sevgi, cesaretle mumkun, korkuyla utopya kalmaya mahkumdur..Evet bir parca korku, sevgiyi pekistirirken dozu her defasinda artan bir korku sevgiyi flulastirir. Sozcuklerin gercek oyuncular mi yoksa birer sufle mi oldugu sorusu beyni kemirirken salt bir sevgi sahnesinden nasil soz edilebilir ki? Bu noktada ise sahne tek bir hissindir, ki o his guvendir..Guvenirsen eger sozcuklerin gercekligine, guven en yakin arkadasi kararliliga sahnenin en guzel yerinde bir rol bicer..Ve sen, attigin her adimda daha kararli, sevdiginden ve sevildiginden daha emin sergilersin oyununu bu kez tek seyircisi kendin oldugun sahnede..Eger guven yoksa, korku en yakin iki arkadasi olan kiskanclik ve beraberinde tutarsizligi alip cikagelir..Ve iste o zaman bu oyun bombos bir hayat sahnesinde sergilenecek demektir. Senin kazanabilecegini dusundugun hicbir sey olmasa da hayatin ozunu arayan her kimse bir parca kendini bulur bu seyircisiz oyunda..Ve iste izlenen icin en keyifli yer ise, yalnizca seni ve o saf sevgini izleyerek hayatinin en guzel anlarini yasamasi ve ayakta alkislamasidir bu kimsesiz sessiz oyunu.
Ve perdeler...Yalnizca seven ve sevilen kalplere acilir..
https://youtu.be/cI0wUoCLnLk

7 Temmuz 2015 Salı

Bir ruya icin istemek!

Her sey istemekle baslar. Bir seye sahip olmak, bir seyden uzaklasmak, birine ait ve sahip olmak istemek (bahsedilen aidiyet ve sahiplik yalnizca duygusal boyuttadir) hep baska istek esiklerini dogurur.. Bazen coskuyla istersin bazen hirsla, bazen korkarak istersin bazen nefretle..Ancak, istekleri gercek kilan olcut,istemenin sekli degildir. Nasil istersen iste, altini doldur(a)madigin her istek, utopya olarak kalacak cunku. Yalnizca alti doldurulan hayaller, ve tabii bir de atesli bir sabır ulastirabilir seni muhtesem mutlulugun kapisina..Asil meseleyse altini doldurup dolduramayacagindir.. Hos gercekten cok istersen, oyle bir enerji gelir ki, hizla olusturursun hayallerine giden yolu. Eger istemiyorsan bahanelerin hazirdir, kimi zaman sahip olmanin hazziyla, kimi zaman ait olamamanin hirsiyla..Istenmedigin durumlar icin hazirdir dissal cevabin, onlar cok istedi ama ben istemedim yaa.. Peki ya icsel cevap? Iste o cevabi vermek bazen yillarini alir. Isteklerinle ve/veya yeterince istemedigin gercegiyle, istedikleriyle, istemedikleriyle yuzlesmek, dunyanin en zor kabullenisidir belki de.. Istemedigni kabullenmek, neden istemedigini zihnindeki arti eksi tablosuyla belirleyebilmek, o eksilere bakmaktan ziyade gormek icin harcarsin omrun hicte azimsanamayacak cogunluktaki yillarini. Ha pisman misindir? Hayir, boyle olmasi gerekiyordur cunku.. Isteklerimizden daha yukarida bir guc vardir, ki asil mesele O'nun isteyip istememesidir. Hic suphesiz, O "Ol!" der ve olur dunun olmazlari.. Hem de oyle bir guzel ki, O'na olan sukrun hayranliginla butunleserek cogalir, cogalir, cogalir..O, seni ve isteklerini senden daha iyi bilirken, nasil cogalmaz ki zaten hayranligin..Ve iste Rabb'ini hatirlaman, beraberinde birgun (istesen de istemesen de, kabul etsen de etmesen de) bu diyardan sonsuzluga ugurlanacagin gercegini hatirlatmistir bir kez daha..
Zaman kisadir aslinda herkes icin, ve boylesine hizli gecerken bir yanlisin pesinden daha suruklenmek yerine, zihinsel bir detoks yapmali, neyi isteyip istemedigine karar vermelisin. Cunku neyi istemedigini bilmek, -neyi istedigini hala bilmesen de- isteklerine bir adim daha yakinlastirir seni.. Ansizin,sen farkinda bile olmadan, kendini o istegin icinde bulmussundur iste.. Bu hizli ilerleyis bir an icin ruyada olup olmadigini sorgulatabilir sana, ama simdi sorgulama vakti degil, yasama vaktidir iliklerine kadar..
Belki bir ruyadir, bilemezsin..Ruya olma ihtimaline karsi bir not birakirsin seni uyandirmak isteyen herkese : Ruya gorurken lutfen sessiz olunuz ve beni uyandirmayiniz!
Ladies and gentlemen, please be quiet and do not wake when i was a dream..
Ah bir de uyanikken de gorebileceginiz mutlu ruyalar icin ,dinleyiniz : https://youtu.be/rOirQOghpUc

20 Nisan 2015 Pazartesi

Ütopyalar güzeldir.

Her seye sahip olma duygusu beraberinde ihaneti getirir. Bir nesneye veya bir kimseye ihanet, aslinda yalnizca kendine ihanettir. O olmasini cok istedigin, bu ugurda sonsuz fedakarliklarda bulundugun hayallerini, bir baska heves ugruna kolayca harcayabiliyorsan, uzgunum,bahcenin sonundaki solmus gulu gorenlerden olacaksin demektir. Tatminsizligin,nefsin ucsuz bucaksizliginin en somut ibaresidir bu hikaye.. Didaktiktir.. Okuyunlar okumayanlara anlatsindir.
Ve iste her secim beraberinde beklentileri getirir.  Her bir secim sonrasi, kendi guzel gelecegini dusler durur insan.. Sonra zaman faktoru girer devreye..Zamanla hayaller yerini keskelere birakir.. Surdan gitseydin oyle olmaz miydi, yoksa burdan mi gitmeliydin derken ihtimaller denizinde bogulursun. Gecmisin pismanligi, gelecegin buyulu hayaliyle yarisirken, tek dusunulmeyen sey olan o an, bogulma zamanindir. Cunku o an degersizdir. O ani tek degerli kilacak olan seyse, detaylardir. O anin siradan gozuken detaylari,  gecmisin ya da gelecegin belirleyicisidir cunku..Bazen bir kokudur o detay, yalnizca senin icin boylesine guzel kokar,  bazen yalnizca senin duyabildigin melogramlarda bir ezgidir. Bazense yalnizca bir kelime  seni o anin icine almaya yeter de artar bile. Ustelik o detayi animsayip animsamama tercihi de sana ait degildir. Hatirlamak istemesen de, unutmak ve unutturmak istesen de yasarsin tekrar tekrar.. Eksik detaylari tamamlar, fazla olanlari torpuler ve kendi senaryonu bu kez yalnizca senin istedigin haliyle yasarsin..Zihninin derinliklerine hapsettigin detay sandiginla yuzlestiginde muhtemelen vakit gece yarisini coktan gecmistir. Bu kez de uyumak ve uyumamak arasinda bir tercih yapmissindir iste.. Bir yuzlesmedir bu, her secimin bir vazgecis oldugu klisesiyle. Ve her secimin bir baska hayali utopya kilmasi nihayetinde senin karar esigini degistirir. Tercihlerin sadece senin hayallerini degil, baskalairnin seninle ilgili hayallerinin de seyrini degistirir cunku..
Secimlerinizin sizi gercekten olmak istediginiz yerlere getirmesi dilegiyle..mutlu utopyalar!
https://youtu.be/rRen3jDqViI

22 Mart 2015 Pazar

renksel analiz

Hayat gri olamayacak kadar kadar keskin midir gercekten? Veya cok onemli midir net olmak? Griyi sevmek, her kosulda ona bir yer bulmak net olmamakla ayni sey midir? Her zaman net olabilir mi netlik uzerine vaazlar veren insanciklar..
Bayanlar,baylar.. Renksel analizime hosgeldiniz..
Siyah giyenlerden baslayalim..Siyah giyenler ikiye ayrilir, ortam gerektirdigi icin siyah giyenler ve yapayalniz kalislarin farkliliginda bulusmak icin siyah giyenler.. Bir de hayatin her alaninda pembeyi kullanip sagda solda gezinen siyah cok asil renktirciler vardir ki, uzak durun onlardan..Onlar, siyah zayif gosterdigi icin siyahi ve onun baska hicbir renkte bulunmayan asaletini kullanan birer zavallidirlar.
Beyaz giyenlerse, digerlerinden biraz farkli olarak uce ayrilirlar..
Kalbinin kararmisligini beyazla aklayabilecegini sananlar bu ve diger ayrimlarda yer almazlar. Ilk olarak toplum icin toplumcu tipler vardir ki onlar beyazi, onun kadinsal bir saflik simgesi olduguna inandiklari icin kullanirlar. Ikinci olarak, beyazi huzur olarak gorenler vardir ki pek haklidirlar. Ve son olarak, beyazin aydinligi ile her gecen gun kararan yasamlarini beyazlatabilecegine inanan tipler vardir. Sevin onlari, onlar kucuk seylerle mutlu olmayi basarmis nadir kisilerdir. Bilirler, beyazin dokunulmdigi zaman her yeri beyazlatan bir nitelikte oldugunu..
Keske kimse kirli elleriyle dokunmasa beyaza..
Diger bir renk ise kahverengidir.. Kahverengi topragin rengidir. Bu ozelliginden mi bilinmez, onu kullanan her insani muazzam bir dogallik kaplar..Detay ister kahverengi. Agacin yesil ve gosterisli yapraklarinin ihtisaminda, gozleri govdenin kahverengisini goremeyecek kadar kamasmayanlar severler yalnizca onu.. Cocukken camurla oynamayi da sevmistir onlar, annelerinin inadina. O halde, inatla camurdan bir seyler ureten cesur cocuklarin rengidir kahverengi..
Renklerin en onemlisiyse suphesiz yesildir. Doganin en gosterisli, en muazzam rengidir o. Kimsenin yadsiyamayacagi sahane bir gercekliktir o..Kacamayasin rengi, varolmanin ise temelidir. Hayranlik verir gormek isteyen guzel gozlere.. Bu hayranlik oyledir ki, her seyin bir yaraticisi olduguna seni tum safligiyla inandirir. Oyle bir inandirir ki, dinin rengidir.  Inanmanin, imanin en somut ibaresidir. Diger tum renkler ise detaydir. Kirmizi farkindaliginin herkes tarafindan fark edilmesini amaclayanlarin rengidir. Pembe,cocuklugunu yasayamayan kucuk kadinlarin rengiyken, sari tum dunyaya enerjisini kanitlamaya calisan olu ruhlarin rengidir.  Belki bir detay olmayi bile hak etmiyordur onlar. Populerlikleri onlari kullanan aciz insanlar yasadigi surece, yuzyillar boyunca surecektir ancak asla mavinin ucsuz bucaksizligini ortemeyecektir. Dalganin rengi maviyse, Istanbulun, Istanbulumun rengidir..Ve suphesiz mavi varoldugu surece sadece guzel hayalleri barindiracaktir.
Griyse, sanildiginin aksine asla belirsizligin rengi degildir.Grilerin mekani ara cafenin rengidir..benim gibi arada kalmislarin cafesidir o..Irkcilik akimindan biraz farkli, siyah ve beyazlarin giremeyecegi bir cafedir ora..Özünü arayan, ozel insanlarin kulaginda sadece onlarin duyabilecegi bir melogram calar  ansizin ve renksel analiz yerini sicacik bir sarkiya birakir : 
BROODS - "Bridges": https://youtu.be/aDAGX0GVllE

15 Mart 2015 Pazar

Mutlak Değer

Yaşamı boyunca hatalar yapar durur insan..Kimisi çok ciddi dersler çıkarırken, kimisi ders çıkardığı yanılgısına kapılır..Ki nitekim, çok geçmeden tekrarlar hatasını bu kez hata olarak görmeyerek..Bir de hataları yaşam doğrusu yapan tipler vardır ki, söz etmeye bile gerek yok! Yazardım ama, elim kirlenir. 
Yani, yasamındaki artı ve eksiler başlangıç noktasının neresinde olduğunu gösterir. Eğer eksiler fazlaysa, her bir değişken işaret değiştirerek çıkar yaşamın olağan akışına..
Artılar fazlaysa eğer, her bir değişken pozitif değerini korur. Hayatın mutlak değeridir bu..
O halde, mutlak değerler yaşantıyı şekillendirmezler sanıldığı gibi. Yaşantılar mutlak değeri şekillendirir. Aynı x değişkeni senin için artı olarak çıkarken, onun için eksi olarak çıkabilir. Y senin için artı sonsuzu ifade ederken, onun için eksi sonsuz demektir belki. Sana sadece saygı duymak kalır, ya da saygı duymayıp saygı duyarım diye ortalarda gezinmek..
Ama bir tek değer vardır ki, saygı falan gerektirmeksizin herkes için aynıdır. "0"değeri. Her koşulda herkes için aynı olan tek değer, yaşamın başlangıç noktasını simgeler..
Masum doğar her insan. 
Kirli ellerinizle dokunmaya kıyamayacağınız kadar masumdur bebekler.. Artı ve eksi değer kavramından uzak, her koşulda masumluk değişkenini sabit tutabilen tek nokta sıfır noktasıdır çünkü..
Pek tabi, sonraları ailenin pozitif ve negatif değerleri, her değişkeni olduğu gibi bebek değişkenini de etkiler,buna göre değer alırlar.
Yasak aşkın tohumu değil midir o?
Peki ya şurdakinin babası? Başka bir kadınla gitmemiş midir biçare annesini bırakıp? 
Kocası başka kadınla kaçan kadının oğlu/kızı zavallı yavrucaktır artık.
Büyüdüklerindeyse kendi değerleri de devreye girer. Ama asla ailelerinin onlara kattıkları değerlerden kurtulamazlar. Kimisi boşanmış bir ailenin çocuğudur. Potansiyel sorunludur diğer bir deyişle. Kimisiyse -ki maalesef gittikçe azalan bir kesim- mutlu ailenin "sorunsuz" çocuğudur. Tıpkı boşanmış ailelerin çocuklarının üstünden asla silinmeyecek negatif etki gibi, onlarım üzerinde de pozitif bir etki vardır. Ve şüphesiz bu sorunsuzluk algısı, kendi değerlerini pozitife taşımaya yeter de artar bile..
Oysa boşanmış bir ailenin  çocuğu hiçbir zaman salt kendi değerini çıkaramaz ortaya. Sinirlenemez mesela.. Sinirlenirse ortada yanlış giden birşey olduğundan değildir. O sorunlu ailenin sorunlu çocuğu olduğundandır. Ve sinirleniyorsa, "sorunları var" yaftasını kabullenmiş demektir. 
Kocaman bir eksiyle başlamıştır hayata..Öylesine pozitif bir değer katmalıdır ki yaşamına o eksinin unutulması için.. Hoş o zaman da unutulmaz. Sadece işaret değiştirir. Helal olsundur ona, ailesi böyle böyledir ama o başarılıdır. Hayrettir doğrusu! Yergi mi övgü bilmeden şunu düşünmeye başlarsın sonra, ne yapmalıdır?
Yemek çok tuzlu diye yemek yemeyi mi bırakmalı, yoksa israf olmasın diye sonuns kadar yemeli mi? Bu da sadece senin artı değerinle ilgilidir işte..Karar senin, sonuç hepinizindir..
Tahammülsüzlüğün had safhada olduğu bir zamanda,olup bitenleri sessizce izleyen bir çift göz var. Gören var mı? 
Dinleyiniz,  https://youtu.be/LdjpjKjelNE

22 Şubat 2015 Pazar

...ben de eskiden senin gibiydim...

İstemeden yapılan hatalar, ve hemen sonrasındaki derin pişmanlıklar..
Pişman olunmadığı için tekrarlanan hatalar, hata yapmaya alışkın bedenler..Hatasını kabullenmeyen küçük beyinliler, hatayı affedebilen yüce gönüllüler..
Uçuk sarsıntılı bir gökyüzü altında, titrek sokak lambası aydınlatırken geceyi, çırılçıplak kalmış ruhlar. Sessizce ve hiç olmadığı kadar kendince, sonsuz uyumun yarattığı huzursuzlukla, uyumsuz yağmur damlalarının yere düşüşünü izlemenin huzuruyla. Uyumsuzlukların uyumu, sessizliğin sesi, varolmanın yokluğu gibi anlam karmaşalarının tek bir açıklaması vardır; "hata yapmaktan korkmak" Sonrasında pişman olma ihtimali yüzünden atamadığın adımlar, hatanın en büyüğüdür aslında, çünkü en güzel kararlar ani verilen kararlardır. Üzerine çokca düşündüğün, planlar yaptığın ve aşamalarını belirlediğin bir karar, en ufak bir sektede seni mutsuz etmeye yeter. Planladığın gibi gitmemiştir hiçbir şey. Hay aksidir! Oysa ne kadar az düşünürsen o kadar iyidir. Ne kadar az okursan, ne kadar az görürsen, ne kadar az duyarsan şanslısındır. Her bir bilgi,her bir görüntü veyahut bir duyum seni gerçeklere yaklaştırır.Yaşamın hayal ettiğin gibi olmadığını gördüğünde, gerçek yaşamla ilk tanışmanda olasılıklar dünyası karşılar seni, her geçen saniye başka bir olasılıkla karşı karşıyasındır artık. Tüm bu olasılıkların arkasında durup adımlar atacak cesareti gösterdiğinde, "bir bekle bakalımcılar" çıkar ortaya. Kararlı olduğunı mu işitmişlerdir ne, seni hep durdurmak isterler. Öyle ya, gençsindir sen. Cahilsindir. Aklın ermezdir. Çalışıp ayakları üzerinde duracak kadar kocamansındır bunu bilirler,  büyük değil de kocaman dediğin içinse küçücük bir çocuksundur aslında hala. Sorumluluk yüklemekten asla kaçınmazken, onamadıkları bir sorumluluğu göze aldığında cesaretini küçümserler. Ve sen gerçekten bir çocuk olduğundan mıdır bilinmez, tek bir bakışla hevesin kırılır. 1 dakika önce doğru olduğuna her şeyden çok inandığın şey, 1 dakika sonra sana yanlış gelebiliyorsa hayata başkalarının gözünden bakıyorsun demektir. Bir "kocaman yetişkinin" gözünden.. Bu kocamanlığın yaşla da bir alakası yoktur bu arada. Senden yaşlarca küçük biri de kocaman olabilir bazen. Herhangi bir konuda senden 1 dakika daha fazla tecrübeli biri de. Çünkü onlar çok şey görmüşlerdir, her türlü ortama girmişlerdir, her durumla karşılaşıp bir cevap hazırlamışlardır mutlaka. Üstelik sahip olmadıkları başka hayatlar için bile hazırdır cevapları. Farkında olmasan bile her geçen saniye farklı bir olasılığa itiyordur seni, o yaşam tecrübelerine hiç inanmadığın kocamanları dinlemek ya da dinlememek de bir olasılık değil midir? Ben de eskiden senin gibiydimle başlayan cümleler duyduğundaysa aklında tek bir soru belirir, sen gibi olmak nedir? Sen gibi hayalperest olmak mı, sen gibi çocuk olmak mı, sen gibi kararsız olmak mı, sen gibi karanlıktan korkmak mı, sen gibi korkak olmak mı, bilemezsin neden sen gibi olduklarını. Soramazsın da, çünkü sorarsan o bitmek tükenmek bilmeyen cümlelerine devam ederler. Ve sen, kimseye hayır diyemeyişinden olacak, hiç varolmayan hikayelerdeki ortak özelliklerinizi dinler durursun.. Bir tümevarım öyküsüdür bu, onlarınki yanlış olduysa seninki nasıl doğru olsundur ki? Onlarınki doğruyduysa şayet, sen nasıl yanlışı isteyecek kadar cesur olabilirsin ki. Hadsizsindir kendi yaşamını yönetmek istediğin için. Oysa asıl hadsizin kendileri olduklarını hiç bilmezler. Senin yaşamına karıştıkları için falan değil, kendilerini gözlerinde çok büyütüp, hata yapmaktan bu denli korktukları için..Hata yapmak güzeldir. Her türlü olasılığı kabullenebilcek kadar kocaman olmaksa apayrı bir güzeldir.
Ve varoluş amacını unutmayıp hatalarıyla büyüyen bir kocaman olmak, mükemmeliği arayan ruhlara mükemmelden biraz daha iyi bir şarkıyla veda etmeyi gerektirir, gerçi onlar eskiden dinliyorlardır evrende varolan ve varolacak tum sarkilari...senden öğrenecek değiller ya!

Keane - Somewhere Only We Know: http://youtu.be/Oextk-If8HQ