27 Kasım 2016 Pazar

Sahiplerinden satılık ruhlar

Herkese iyi gelen şeylerin ona iyi gelmediğini fark ettiğinden beri iyi hissetmiyordu..O bir garipti. Neden böyle olduğuna dair cevapsız bir arayışa girmek yerine, neden sorusunu ortadan kaldırarak devam edebilirdi yaşamına. Benliğini kabullenerek..Bu da bir yöntemdi..Pek tabi bunu yapacaktı sonraları, nitekim çözüm odaklı olmayı da en iyi o bilirdi! Çoğu zaman gidiş yolu yanlış dahi olsa doğru sonuca ulaşırdı. Bunu nasıl yaptığı konusunda kendisinin bile fikri yokken, etrafındakiler bunu şansla açıklarlardı.. hatta öyle ki başarıları bile şanstı.. hayretti doğrusu bu kdar da şans mı olurdu canım...Aynaya yaklaştı yavaşça. Önce saçındaki iki tane beyaza gözü takıldı.. ama  asıl odak noktası dişleriydi..Önemsemedi saçlarını..Ayrık dişlerini süzdü. Gülümsedi. Dişleri ayrık olduğu için mi şanslıydı, şanslı olacağı için mi dişleri ayrık yaratılmıştı? Neyse ne diye yürüdü bir hışımla..binlerce neden olabilirdi olayları olgulara dönüştüren, birbirinin varolmasını sağlayan veya yok olmasına neden olan milyonlarca neden.. ama işte son tekti ya, tüm nedenlerin sonunda isteğe bağlı olmaksızın bir son vardı ya, işte ne zamandı o son? Zira sona ulaşmanın tek bir yolu olduğunu zanneden ezberci zihniyetle birlikte yaşamaktan bir hayli sıkılmıştı.. Mantık gerekti, yalnızca eser miktarda..Maruz kaldığı farklı insan tiplerne saygı duymaktan kendine saygısını yitirecek konuma gelmiş, resmen tükenmişti. Nasıl olur da hemen her konuda farklı düşünen bireyler, İdeal evlilik yaşı, ideal maddi gelir düzeyi ve elbette yatırımlar konusunda bu kadar tekleşebiliyorlardı? Üstelik en öyle değilim diyeni bile, hayatı bu düzende yaşarken bu ahkam kesmeler de nesiydi? Yalnızca ezberci zihniyetti..Yok hayır öğrenilmiş çaresizlikti belki de. Dışlanmaktan korkarak onlarlaşmaydı. Çalışan değil patron olma isteğiydi, en pahalı arabalar ve mutlaka bir de evdi borçla da olsa bir şekilde alınmış..Sigortalı iş, o da mühimdi tabi. Çünkü onlar ölmüyorlar, ait oldukları toplumda şanları yürüyordu değil mi? Bu kimselerin arasında her gün öldüğünü düşündü, yaşamak istemiyişi bundandı belki de. Hayır içinde en ufak bir istek olsa bu genel geçer değerlendirmelere karşı, belki çabalardı yaşamak için. Onlar gibi hissedebilceğine en ufak bir inancı olsa, ah ne güzel yaşayıp giderdi o da her şeyi onun için çoktan planlanan zamanda..  buna dair tüm inancını kaybettiğinden beri , kendini böyle kabullenmekte çözüm bulmuştu. Mutlu değildi, olmayacaktı, olmasındı. Hem o nasıl karışmıyorduysa kimseciklere, onlar da karışmasınlardı. Ağızları torba olsaydı mesela büzebilselerdi.
Büzmediler.. üzdüler.. niteliksiz yorumlarıyla, onu koca yaşlı şişko dünyada tek başına bırakarak çok üzdüler..Ona da müzik dinleyip geçmişi özlemek kaldı, herkes gibi hissettiği zamanlara-öyle bir zaman varsa şayet !
Dinleyiniz ; https://youtu.be/pXRviuL6vMY