26 Mart 2016 Cumartesi

Köprü

Degisim uzerine dusunurken yine banyodaydi.Ne zaman sicak suyun altina girse, bu hissin muazzamligindan olacak, cakralari acilir ve hic dusunmedigi kadar dusunurdu..Vucudunun gitgide yaslandigini dusundu once.. Sonra fark etti, derisindeki burusukluklarin sebebinin sicak su oldugunu..Garip bir keyif aldi. Gulumsedi. Hayatinda ilk kez yaslanmak ve olumu beklemek istedi. Son zamanlarda olen onca masum genc bedene ragmen, o da olumu sadece yaslilara yakistiranlardandi..Bir kitabin sonunu okumak ve en bastan o sona gelen sureci anlamlandirmak gibi, yasaminin son demlerinden bakmak istedi simdiki genc haline..Belki o zaman gencliginin kiymetini bilirdi. Gecen her bir gunun, her bir dakikanin hatta saliselerin farkina varir, bunlarin en kiymetli hazineler oldugunu dusunur ve dolu dolu gecirirdi yasamini. Nasil bir gelecege sahip olacaginin meraki sardi butun hucrelerini..Acaba icinde hep keskeleri olan bir kadin mi olacakti simdiki gibi..Yoksa her aniyla gurur duyan biri mi..Gozlerini kapadi..Sampuan gozune kacmasin diye hep bunu yapardi hala cocuk sampuaniyla yikaniyor olsa bile..Sonra tazyikli suyun altinda durulandi..Arinan sadece uzun saclarindaki sampuan degildi de , tum hucreleriydi sanki..Ani bir kararla, sacini uc kez yikamadan cikti dustan. (Onerilenin aksine hep uc kez yikardi) Ne yapiyordu? Okunacak milyonlarca kitap, izlenecek kamyon dolusu film ve kesfedilecek koca bir dunya varken, neden ucuz turk medyasina takili kaldigini dusundu..O sabah izledigi evlilik programi ve dahasi midesini bulandirmisti. Kustu..İcindeki kendine olan nefreti de kusmustu sanki.  Ve tekrar sicak suyun dayanilmaz hafifligine birakti kendini. En sevdigi dus jelinin kokusunu genizlerinde hissetmeden, temiz hissetmezdi. Ama hayir, bu kez hissettigi temizlik sadece o degildi, bambaskaydi. Ruhunun tum kirlerinden arinmisti..Aliskanliklarindan vazgecmek istercesine, her zaman yaptiginin aksine, hemen giyinmedi. Havlusuyla yatagina uzandi. Basucunda duran alman cikolatasindan bir parca aldi. Ve iste damagindaki o tatla cocuklugundaydi simdi..Az sonra annesi, hemen giyinip saclarini kurutmazsa hasta olacagini soyleyecekti..Aldiris etmedi..Uzun zamandir, ic sesi dahil hicbir sese aldiris etmiyordu ki zaten..Degistiremeyecegini bildiginden belki, sadece izliyordu yasamini, ulkesini, tum dunyayi..Yasitlari gibi klavye basinda ulke kurtarmak, yeni dunya duzenleri icin beylik cumleler kurmak tarzi degildi. Hic hoslanmazdi bundan..Cunku biliyordu ki, kacamayacakti o elestirdigi toplumda yasamaktan. Az sonra kahvesini, o kapitalist amerikan dukkanindan almayacak miydi sanki..Ya da her gun milyonlarcasini gordugu sokak cocukarinin arasinda fotograf cektirip, sosyal medyada begeni rekorlari kirsa eline ne gececekti. O cocuklarin yasamini mi degistirebilecekti sanki..Hadi canim dedi kendi kendine biraz sesli..Kendinde sevdigi tek sey olan samimiyetiyle birden acidigini hissetti kendine bile rol yapan ahbaplarina..Yazikti onlara..Ah ne zavallilardi..Duygularini, yasamlarini belli bir kimlik bulma cabasiyla bir kaliba sokmak, bir kimsenin kendisine yapabilecegi en kotu seydi suphesiz..Iste simdi de lisedeydi. O zamanlar asik oldugu adamin, ki her liseli bir kez ona asik olmustur, Kurt Cobain'in sozu geldi aklina.."Hayal ettiginiz insan olmak, icinizdeki insani harcamaktir.."Ne kadar dogru, ne kadar kendine ait bir yargiydi. Kiskandi birden Kurt Cobain'i. Icindeki hisleri, yillar oncesinden kesfettigi icin kizdi ona. Okuduklarinda, izlediklerinde ne zaman kendine dair bisiler bulsa huzunlenirdi. Ama soz konusu, o kimselerle birseyler paylasmak olunca, bu huzunlu his yerini sicacik bir sevgiye birakirdi. Salt sevgiye! Yasamindaki birbirinden uc kimselerle anlasabilmesi de hep bundandi iste. Hep bundan..Herkesle bir ortaklik bulabilirdi ve bunu severdi. Kafasinda bir test olusturdu ,bir nesne olsaniz bu ne olurdu baslikli. Cocuklugundan bu yasina kadar vazgemedigi o aptal testler bilincaltini ele gecirmislerdi. Ve iste, kopru olmustu.  Bazilari arada kalirdi ve iste onlari birbirine baglayabilmek icin bir kopruye ihtiyac duyulurdu. İcindeki muhafazakar(!) ve sosyal ortami dusunulurse, ona ancak bir kopru olmak yakisirdi. İcindeki merveleri birbirine baglamak icin..Kopruler hayatin belirleyicisiydi ve o hep belirleyen olmak isterdi..Birden diskapi koprusundeki amacsiz trafikte aldigi, İstanbula tasinma karari geldi aklina.. Neden İstanbul Bogazindaki trafigi cekmek varken, orda sikisasindi ki..Ve iste yine bir kopru, hayatinin geriye kalaninin belirleyicisi olmustu..Kendine itiraf etmekte zorlansa da , cok ozlemisti siradan bir Ankara gununu.. Ansizin, ana sinifinda ogrendigi London Bridge isimli huzunlu sarki caldi icinde. Gulumsedi.Saatine bakti.. Her zamanki calismiyordu. Sinirlendi. Telefonunu aldi.Ooo epey ilerlemisti saat. Giyinip cikmaliydi..Bir bekleyeni yoktu, hicbir zaman olmamisti zaten..Bekledigi cok olmustu. Hatta oyle ki, neler yaparsin diye, tanima amacli sorulan o klise soruya , sadece beklerim demek isterdi...Hep bekledi cunku, hayatini degistirecek bir adami, kendi gibi olan kalabalik arkadas gruplarini, kendine zaman ayirabilecegi bir isi..Ve sadece beklemek,bunlar icin hicbir sey yapmamak tam da onun gibi bir kopruye yakisirdi...
Kopruler..Duygu trafigiyle sikismis kopruler..Nefretin sevgiye, beklemenin umuda donustugu kopruler..Eger koprunun sonu umuda baglanacaksa,beklemek de guzeldi ha..Hele bir de ona eslik eden guzel bir beste varsa...
Dinleyiniz, https://youtu.be/WszrXNyhFk0

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder