16 Kasım 2017 Perşembe

Her yanım tuz.

Varoluşun derinliğine kafa yormaya başladığından beri saçları dökülmeye başlamıştı. Her şeyi sebep- sonuç ilişkisiyle irdeleme arzusu yokken içinde, daha mutlu olduğunu kabul ediyordu. Ancak, neden sorusuna bulduğu her mantıklı cevaptan sonra, o şey hakkında daha istekli ilerlediği de  bir gerçekti. İnandığı her şeyi delice sever, sonsuz bir aidiyetle ruhunu teslim edebilirdi onlara. Yeter ki inansındı. Kendi yapamıyor bile olsa, doğruların arkasında durması bundandı. Hoş her yerde , özgürce söyleyemezdi doğruları. Madem çok biliyorsun, neden yapmıyorsun diye eleştirilmekten fazlasıyla korkar, hiç varolmayan cümlelere bırakırdı inançlarını.
Çok çabuk küserdi insanlara, ve hemen her çok çabuk küsen insan gibi, bir gülüşle, bir bakışla ısınırdı kalbi. Anın büyüsünden olacak, veya duygu dünyasının mantıkla uzak oluşundan, hiç sorgulamazdı o zamanlar neden nasıl niçin  diye.. Yalnız kaldığındaysa,  yosun tutmuş kırgınlıklarının sebebini düşünür, bir mahkeme kurar, haklı ve haksız arar ve pek tabi geceyi sabah ederdi. Eğer haksız bulduysa kendini, hemen telafı etmenin yollarını düşünür, sessiz özürler sıkıştırırdı coşkulu sürprizlerine.. Haklı olduğunu düşündüğü zamanlarda da buna benzer davrandığı olmuştu gerçi. Bazen haklı haksız aranmadan , varolanın muazzamlığı korunmalıydı çünkü.  
Garip bir insandı. Karşılık beklemeden attığı adımlara istediği tepkileri almayınca sinirlenir, karşılık verildiğindeyse mahcup olurdu. Sonuçta teşekkür edilsin diye yapmıyordu ki.. Kendilerine teşekkür edilmesinden hoşlanan ruhlar, kendilerini çok seven kimselere aitti ve onun kendisini pek de sevdiği söylenmezdi. Her yerde kendini seviyor gibi gözükse de, attığı her adımı karşısındaki ne hissedere göre atması bunu yalanlar nitelikteydi. Hiç istemediği anlarda, sırf karşısındaki istiyor diye bulunduğu ortamlar, yediği yemekler, gittiği düğünler ve dahası.. Kendisini çok sevdiği için mi yapmıştı bunları sahi? 
27 sene 3 ay boyunca, mutlu ederek mutlu olma felsefisinden bir an bile vazgeçmedi..Bazı zamanlar bencil olmayı diledi, hani şu günümüz kişisel gelişim öğretileri gibi, önce kendi bireyliğini gözetebilmeyi.. Beceremedi. 
Yosun  tutmuş nedenleri düşünmeden açık denizlere doğru ilerlemeliydi belki.. Sonsuzluğa bırakmalıydı kendini.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder