8 Ağustos 2013 Perşembe

24

Eskiden,çok eskiden iletişim ağları böylesine gelişmemişken insanlar birbirlerine mektuplar yazarlarmış.Tüm duygularını bir iki sayfacık kağıt parçasına sığdırmaya çalışırlarmış.. Çünkü söz uçar,yazı kalırmış :) Yazı,el yazısı insanın hislerinin yoğunluğunu anlatmada en belirleyici unsurmuş..İşte ben de beklediği bir mektubu alır almaz ağacın altına koşan insanın heycanından istiyorum bu ara. Böyle yaslanmışım arkama, bu keyif bitmesin dercesine okuyorum.. Sonra, tekrar tekrar okuyorum..Her bir kelimesinde kendimi buluyorum..
Bakıyorum ki tüm bunlar birer yanılsamadan ibaret..Ne mektuplar var artık, ne de bir kelimesiyle heycanlanmamı sağlayan insanlar etrafımda...Hiçbişi eskisi gibi saf ve masum diil çünkü..Hiçbir duyguyu belli etmeyen mesajlar,mailler var artık..Duygular,gizli kapaklı kimsenin o gerçek taa kalbinden gelen hissini bilemiyorsun...Senin hislerini de onlar bilmiyorlar..İçinde yaşadıklarına hiç ama hiçkimse ortak diil..Kötü günler geçiriyorum,kimse farkında diil..

Ben mi büyütüyorum gözümde, yoksa hayat mı kıymetsizleşti. Hayata yeniden tutunabilmek bu kadar zor olmamalı. Belki de, hayallerden sıyrılıp hayatın sıradanlığında yitip gitmek gerek bazen. Çünkü birşeyler oluyor, olmaya devam ediyor.Senin haberin bile olmuyor neden olduğundan. Kendince nedenler uyduruyosun zihninde, en kötüsü de sonunda sen bile inanıyorsun kendi bulduğun o uyduruk sebeplere. Kabullenmen zaman alıyor tabi, bu dönemde içine kapanıyorsun. Kimseciklerle konuşasın, itiraf edesin gelmiyor. Söylenen her bir kelime daha da gerçek kılıyor yaşananları ve senin tüm bunların gerçek olduğuna inanasın gelmiyor.Tam bu esnada, kendi karmaşana çare ararken, bir başkasının çaresizliğiyle değişiyor zihnindekiler. Tek sorunum bu olsun bak millette neler var diyorsun içinden.. Sonrası mı ? Tek sorunun o olmuyor.. Kötü kötüyü çekiyor ve her şey berbat gidiyor..

Tam bu noktada  o çok sevdiğim "küllerinden doğmak" sözü geliyor aklıma.. Doğamasan da doğmaya çalışmak bile yeter. Uçmasan da kanatlarını çırpmanın yeteceği gibi :)
Artık kendime inanmak istiyorum. Günün birinde bişiler başarabileceğime inanmak istiyorum..Etrafımda yine mi diye soran insanlar istemiyorum..Bu bana başarısızlığımı,kalıbından çıkamamışlığını hatırlatıyor..Oysa benim unutasım var tüm o başarısızlıkları,özlemleri,her şeyi..Amaçsızca geçmişiyle yaşayan bir tip olduğum için şu an mutsuzum çünkü. Geleceğin o bilinmezliğinde kaybolmak istiyorum. Hiçbişi düşünmeden, kimseyi umursamadan,sadece kendimi düşünerek yaşamak istiyorum..

Neden bu kadar çok isteklerimden bahsettiğime gelince, bugün benim doğum günüm... 24 yaşımdan gün aldım.. Koca kız oldum..Babanneme göre evde kalmışlığın yaşı bu..Babama göreyse 24 yaşında olmak bana hiç yakışmıyor..Onun minik fındığıyım çünkü..
Bana gelince, çocukken biri bana 24-25 yaşında olduğunu söylediğinde, hemen "küçük gösteriyorsunuz" yalanını söylemeye başlardım. Çünkü o kadar büyüktü ki bana göre o yaşlar. İnsanları mutlu etmeliydim.İşte gözümde bu kadar büyüttüğüm için hala 24 yaşında olmayı kabullenemiyorum. Ya da 24 yaşında olmanın birikimini hissedemiyorum belki..
Hiç geçmez sanırdım insanın doğum günündeki aptal mutluluk, hep onunla olur sanırdm..Geçiyormuş..Hiç mutlu hissetmiyorum bugün..Hatta öyle ki,yapmacık kutlamalara,yapmacık teşekkürler edeceğim şu gün geçmeli bi an önce..
Ha biliyorum,bazılarınız çok samimi onlar ayrı tabi :)
Kötü bir bayram geçirdim.. Bayram ruhunun olmadığı, o gereksiz ama tatlı koşuşturmaların olmadığı boş bir  bir bayram geçirdim..Ve mutsuzum işte.. Her ne kadar geçmişi özlediğim için hayıflansam da, ben tüm ailemin bir arada olduğu o eski bayramları özledm..
Konudan konuya geçtiğim bu yazı da bitmeli sanırım artık..Hayatımın en bilinçsiz dönemini yaşadığım şu günlerin son bulmasını diliyceeem yarın akşam pastamı üflerkeen artık bi  24üm ve buna göre yaşamalıyım çok radikal kararlar aldım beyler bayanlar, dağılıııın :)

Hadi tatlı tatlı şarkı dinleyerek uyuyalm. http://www.youtube.com/watch?v=Lxc3O4mQV74

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder