23 Ağustos 2013 Cuma

bilirkişi

İnsanın kendi içindeki çatışmalar,geleceği konusunda karar verme gücünü ve iradesini elinden alıyor..Güçsüzleştiriyor..
Sonra,kendi iraden dışında birşeyin, birinin, bu karmaşık ikilemi çözmesini öyle çok istiyorsun ki..Sorumluluğu atmak istiyorsun..
Sen olsan ne yapardınlarla dolu bugünlerdeki cümlelerim..
Böyle bir yol,bir kişi yok maalesef. Herkesin kendine göre tercihleri ve tercihlerinin sebepleri var. Tabi ki farklı farklı..
Biliyorum, hayatının kararlarını alması için bir başkasından bişiler ummak kadar saçma bişi olamaz. Ama böyle durumlarda sağlıklı düşünemediğin için, verdiğin tüm kararları sorgular oluyorsun..Diyorum ya özgüven falan kalmıyor. Yanlış da olsa bir başkasının dediği hep daha çekici.
Ruhumun çataklarından su damlaları sızıyor..Bir başkasına onun için acı çekecek kadar bağlanmayı,birini sevdiği için güçsüzleşmeyi taşıyamıyorum. Sevgi mi aşk mı sorun burda...Sevgi mi alışkanlık mı aslında tam da burada..
Yaşamımı değiştirmek ister miydim..Bugünlerde evet. Neresini mi ? Ben de bilmiyorum.
Hani ilkokulda matematik dersinde hiçbişi anlamazsın, hoca nereyi anlamadın dediğinde en baştan anlat diyesin gelir diyemezsin kafasına göre herhangi bir kısmını tekrar anlatır, anlamış gibi yaparsın,susarsın..Tam da böyle sanırım.Çünkü birşeylerin en baştan değişmesi lazım. Kafamdaki soruların en başından beri aydınlatılması lazım ya da..
Ama şunu da biliyorum. Herşeyden önce birşeyleri değiştirmek,anlamak, ya da başkalarını suçlamadan yapmam gereken tek birşey var o da ne olmak istediğimi bulmam..
Lisede rehberlik derslerinde motivasyon amaçlı aktiveteler yapılırdı, gözlerini kapatıp 5-10 yıl sonra kendini nerede gördüğünü bir kağıda yazman istenirdi. Ha işte ben orda hiçbişi göremezdim :( Hatta alla alla niye benim hayallerm yok ölcek miyim acaba falan modundaydm.Ama bir tanesinde birşeyer yazmam kesin bir şekilde istendi.Ve ben de inanmayarak böyle gayet öylesine "Tek celse" adlı bir hukuk bürosu açtığımı yazmıştım. İyi ki de inanmamışm. Hayal kırıklığı olmadı :)
Ha inanmadığım için mi olmadı, çalışmadığım için mi orasını bilmiyorum. Bildiğim tek şey, zekiyim ama çalışmıyorum :) Ben onun kadar çalışsam bıdı bıdı.. (ondan daha fazla çalıştı,yine olmadı yine güldürmedi)
Neyse buralara çok değinesim yok. Sadece anlamaya çalıştığım, bir insan nasıl tanımaz kendisini. Aslında alışkanlıklarım bile aynı. İstatistik çıkartabilecek kadar tekrarlıyorum eylemlerimi. Ama ama ama işte ne istediğime, neden onu istediğime,neden istemediğime, ne olduğuma verecek hiçbir cevabım yok!
Benim hiç vazgeçemediğim şarkılarım var..Zamanında çok dinlediğim için marjinal faydası düşmüş,75757 yıldır dinlemiyorum belki, ama mp3ümden  birgün dinleme ihtimalime karşın silmiyorum. Silemiyorum.
Bazıları var mesela, böyle tek şarkısını sevmişim, sonra o şarkının modası geçmiş ama ben hala dinliyorum..Benim içimdeki modası hiç geçmemiş..Her dinleyişimde ilk kez dinliyor gibi aynı yoğunlukla dinliyorum onları.
Alışkanlıklarım var. Mesela, her gün töme gitmeden su aldığım büfe bile aynı.. Bunları bir anda yoksaymak düşüncesi bile ürkütücü. Yaşamımın baştan aşağı değişeceği düşüncesi bile inanılmaz uzak bana. Zaten öyle olmuyor alışkanlıklarıma devam ediyorum..
Müslüman bir aileden geldiği için müslüman olan bir çocuk gibi, babası fenerbahçeli olduğu için fenerbahçeli olan bir erkek gibi, annesinden gördükleriyle, kendini, vüucudunu keşfetmeden kadın olmaya çalışan minik bir kız gibi..Öğretilerle yaşıyorum hayatı.
Niye ya ? Niye olmak istediğim kişi olamıyorum ? Neden hep hayatı gördüklerim kadar yaşayabiliyorum? Neden benim bir yoldan gitmem için daha önce birilerinin ordan gitmiş olması ve iyi-kötü bir fikre sahip olması gerekiyor sanki. Bazen kötü olduğunu bilsem de ısrarla gidiyorum o yoldan,orası ayrı. Orda devreye hırs giriyor, benliğimin %87sini oluşturan merak duygusu giriyor vs. :)
Çok mu karanlık tünelin sonu, neden ilk giden ben olamıyorum..İşte bunların hepsi, kendini tanıyamamaktan geliyor ki en kötüsü de bu azizim.
Hayatım, başka yaşamların kötü bir taklidinden ibaret. En kötüsü bu. Kesin bu!
Aslında tüm bunların bambaşka bir nedeni var, birilerinin üzülmemesi. Çünkü onlara alışageldiklerinin dışında davranırsan kızarlar. Ama en önemlisi üzülürler, çok üzülürler ve sen kıyamazsın..Hayatı gördüklerin kadarıyla yaşamayı kabullenmek kalır geriye..Kabullenemezsin, sadece hayal edersin..Böyle olmasaydı nasıl olurdum ki acabayı..
İşte artık bişileri kabullenmekten sıkıldığımın yazısıdır bu. Olmak istediğim kişi olabilmenin, nerede ne zaman kiminle olmak istiyorsam bunu yapabileceğim hayalinin yazısıdır bu. Ve elbette, kabullenemeyişlerin, zamanla sıradanlığa dönüştüğü ve sadece lafta kaldığı, alışkanlıkların dibine vuran birinin yazısıdır bu.
Bu şarkıysa bir vazgeçemeyişin, hiç eskimeyişin şarkısıdır.
http://www.youtube.com/watch?v=TR3Vdo5etCQ






1 yorum: