10 Ağustos 2013 Cumartesi

kendinin farkında olmak.

Her şey, yaklaşık 1 saat önce otobüste gördüğüm minik bebekle başladı..Ben çocukları çok severdim..Yani ama hepsini dii, böyle minnak olanları..Biraz büyüyünce napıyım ben o bilmiş bilmiş konuşan büyümüşte küçülmüş varlığı.
Sonra birden alışkanlıklarım değişti, sevmez oldum bebekleri.. Bir de o bebeğin suçu yok ki, o masum diyen tipleri hiç sevmedim, sevemedim. Yine aynı tipler, dünyada annesiyle babası ayrılan ilk insan da son insan da sen diilsin diyerek daha da basitleştirirler kendilerini..Bi çocuk düşünün ki, bööööö dünyada ilk ayrılan bizimkiler diye zırlayan. (Düşünemedi )
Bir de, annenle babanı barıştırmak için bişi yapmadın mı diye soran amaçsızlar var ki, yukarıda bahsettiği insan tipinin türevi. Sen biliyorsun çünkü,biz bilmiyoruz!
Neyse, ben de biliyorum, annemle babamın ayrılmasına o bebek neden olmadı. Hatta bebeği bırak, adı dışında hiçbişeyini bilmediğim, görmediğim o kadın da neden olmadı ayrılmalarına..Olayı dramtikleştirmeye gerek yok, anlaşamadılar ayrıldılar da zaten ben şu an burda diilm.Hiç diilim..
Babamın, adlarını bile bilmediğim iki bebeği, beni tüm bebeklerden, baba-oğul görüntülerinden tiksindirdi. Hiçbirinin bana sevimli gelmeyişi bu yüzdendi. Seviyordum yine ama sanki sevmekten rahatsız olurcasına. Hemen uzaklaşıyordum..Taa ki bugün,dünyanın en tatlı bebeği olabilecek nitelikteki bebeği gördüğümde fark ettim. İçimdeki sonu gelmez nefret,kıskançlık beni olmak istediğimden, ya da yaratılıştan gelen sıcakkanlı mizacımdan çok uzaklara götürmüş.. Gerek var mı ? Hiç yok..
Allah insanları birbirinden o kadar farklı yaratmış ki..Bu sonsuz çeşitlilikte, ortaklıklarda buluştuğumuz insanları bu yüzden seviyor, onlara bu yüzden dört elle yapışıyoruz bence..
Ama yine feysbuk sayesinde kustuğumuz, bir söz var ki..Ben ondan hep kendimi bulmuşumdur. En eski ben biliyodum tamam mı siz bilmezken ben okuyordum o adamı :) Bir de böyle tipler var sahi, bizim dershanede de bir çocuk vardı, çiğköfte yemeye giderdik topluca..Çiğköfteyi ondan öğrendiğimizi idda ederdi. Yazık. Nasıl bir kaf dağında görüyorsa kendini..Böylelerinden sana sığınırım Ya Rab!
Gereksiz bilgileri de paylaştığıma göre, sıra -bence- insana dair en güzel özette :
 "Asında seninle vişne ile kiraz gibiyiz; uzaktan aynı, yaklaştıkça ve tattıkça farkı anlaşılan.."
Ne de güzel ifade edilmiş..Ruh eşim dersin,kardeşim dersin her şey dersin de tamamen aynı olamazsın işte.. Sadece belli paylaşımların ortaktır hepsi bu. O paylaşımlar azaldığında da, arkana bakmadan gidebilirsin. Aranızdaki bağ sadece ortaklıklardan ibarettir çünkü. Gidemiyorsan, alışmışsındır dostluğuna,aşkına,sevgisine..
Sonra o da geçer gidersin işte günün birinde ansızın..
Gidemediğin, sırt çeviremediğin tek şey varsa o da kan bağıdır işte..Ne yaşarsan yaşa, bazen öldürmek istesen de aranızdaki kan bağı seni bir şekilde yakınlaştırır..
Bugün bunu hissettim işte.. Çok değil, daha geçen kurban bayramında uzaktan babamla el ele görüp, eve gelip saatlerce ağladığım, kıskandığım o miniği, şimdi merak ediyorum sanırım.
Belki bu da gelip geçici bir his, otobüsteki o mükemmel çocuğun içimde bir anda oluşturduğu bir his sadece kimbilir..
Ya da iyi bir insan olmak, iyi bir evlat olmak için kendime bile itiraf edemediğim bir adım sadece..Babam dünyanın en iyi babası ve onu mutlu etmek için kendimi zorluyorum kabullenmeye belki.
Her neyse, hadi bunu da zamana bırakalım..
Zaman içimdeki nefreti, sevgisizliği, saçma sapan alışkanlık duygusunu her şeyi alsın ve arınayım..Tıpkı, Allah'ın insanı ilk yarattığındaki hal gib,i tertemiz olsun kalbim..
Daha önce de söylediğim gibi, tüm dışsal faktörlerin içimde oluşturduğu bu nefret dolu kalbi sevmiyorum ben. Siz de sevmeyin. Gerçekte olmam gereken kişi olana dek..
Neyse,
Hafif müzik dileyelim mi bu akşam ?
http://www.youtube.com/watch?v=fV4DiAyExN0



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder