9 Ağustos 2013 Cuma

sebepsiz ve sonuçsuz denek hayatım.

Geçen yıl -bitmek bilmeyen Aksaray-Ankara yolculuklarımdan birinde- sapsarı düz bir arazi gördüm..Hep görüyordum ama bu kez daha bir başka gördüm. Bana hiçbişeyi sevme hakkı vermediler ben de o sarı araziyi sevdim :( 
O sarı arazi benim yaşamımdı. Ara ara gözüken tümsekler yaşam grafiğimin bir parçasaydı sanki. Yapmak istediklerm ve yaptıklarım kesiştiğinde o dağın zirvesindeydm Düzlükler ise yaşamımın sıradanlığını simgeliyordu.. Oysa bir de yapmak isteyip yapamadıklarım vardı ki, onlar beni en dibe, taa derine itiyordu. İşte tam da bu noktada şunu sorguladım. Yapmak istediklerini hiç düşünmeden sıralayabilecekken, neden uygulayamaz ki insan.. Neden maddi-manevi  bahanelere takılır ki.
Hep engeller var önümüzde çünkü..Üniversiteye bir kapak at gerisi tamam..Sonra mı ? Ah bir mezun ol da tamam her istediğini yaparsın..Eee her şey bitti işte, şimdi de sırada işe gir her istediğinialırsın,yaparsın,edersinler..
Hı hı yaparsın..
Tamam kabul, önümüze sunulan bu hedefler için yaşıyoruz..Ama hayallerin hedeflerinin gölgesinde kalıyorsa bu işte bir sıkıntı var...
Hayatı ertele, düşünmeyi ötele, çalışmayı ertele sonra da mutlu olmayı dile pastadaki mumları üflerken..
Benim tatlı hayallerim var gerçeklestiremediğim..Son derece sıradan, belki hayal diye nitelenmeleri bile komik..Belki benim hayal ettiğim yaşam,bir başkasının sıkıldığı,kaçmak istediği monotonlukta..Belki bir başkası da benim yaşamımı hayal ediyordur,kimbilir :) ( Hayallerimden hala günün birinde bahsedicem şimdi diil  )
İnsan şükretmeli..Allah tarafından kişiye özel olarak bahşedilen yaşamın güzelliklerinden faydalanmayı da bilmeli..Bu yüzden, bırak bunları yazıya döküp somutlaştırmayı, hissederken bile vicdan azabı çekiyorum. Kimler neler yaşıyor,benim dertlerime bak. Ama işte gerçekten herkesin sorunu kendine, biri aşk acısı çeker, biri ölüm acısı , bir diğeri bambaşka bir acı. Ve o an, dünyadaki en büyük sorun onun sorunudur, bilir gerçekte öyle olmadığını..Sadece içinde aşamaz birşeyleri..
Vicdan azabı..Bu duygu hakkında söyleyecek çok şeyim var. Sen ne berbat bir hissin öyle. Yemekten içmekten keser,zayıflatırsın insanı..Verdiğim kiloları neye borçluyum sanıyorsunuz hı !
Ya sadece varolan birşeyi söylüyorum, ama sonrasında onu insanların gözünde düşürdüğüm durum aklıma geldikçe içim daralıyor. Ne yaşarsam yaşayım,susayım diyorum ama olmuyor ki,elim sürekli birşeyler yazmaya gidiyor o sinirle..Ya da dinlenip dinlenmemeyi umursamadan anlatıyorum ilk bulduğum insana..
Bir çözümü olmalı. Ya ben şu aptal hislerimi kontrol etmeyi öğrenmeli,öfkeme yenik düşmemeliyim.. Ya da insanlar bu kadar bencil davranmamalı.
Bazen böyle yepyeni bir şehirde tatlı bi hayat kurasım geliyor..Ama böyle herkesten,herbişeyden kaçmak gitmek..Ve o şehir elbette İstanbul oluyor. (Bu hayaldaki ergenliği bulunuz)
Neyse,sonra gitmek istediğim için bile vicdan azabı çekiyorum. Nasıl bırakmayı aklımın ucundan geçirebilirim diye. İşte bu öyle bişi ki sen yönlendiremiyorsun, şıp diye aklına geliyor.
"Nasıl böyle düşünebilirsin" diye bi dünya yok! Olsa olsa dünyanın en amaçsız sorusu olur bu.
Düşünebilirsin, hatta düşünmem desen de düşünürsün önemli olan bunu davranışlarına nasıl yansıttığın. İşte sonuç olarak benimki de,  feysbukta sıkça gördüğümüz Can Yücel cümlesi, "Ben her bahar gitmek isterim, gittiğim olmadı hiç,ama olsun istemek de güzel" durumu.
Sadece yapmak istediklerim olsun e mi. Aman yapmayayım hiçbirini.
Tüm bu karamsarlıklar niye mi ? Ya da neyin mi korkusu bu ? Yapamadıklarımın, içimdeki o heyecanı,inancı,isteği birgün tamamen bitirmesinden korkuyorum. Daha da sıradan,dümdüz bir insan olmaktan korkuyorum..
Yeni yaşımın ilk bunalımını da paylaştığıma göre bana bb, Lana Del Rey'e hi ! :*
http://www.youtube.com/watch?v=941DmatcK8M



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder